25 Ekim 2010 Pazartesi

The Day After Tomorrow (2004) - Hadi Dünyamızı Koruyalım!!!


Hayatımız güllük gülistanlık ilerlerken yeni milenyumla beraber gündelik dilimize bir tanım girdi; Küresel Isınma. Çeşitli akademik yayınlarda geçmesi daha öncelere dayansa da hepimizin hayatına girmesi 2000'li yılların ortalarına doğru oldu. İşte bu filmin önemli noktalarından biri bu; Küresel Isınma'yı çok daha dikkat çekici hale getirmesi.

Filmin senaryosundan, oyunculuklarından bahsetmeyi gereksiz buluyorum genel itibariyle. Sonuçta filmi bu yönüyle almayı yeğliyorum Ben. Varsın bir filmi de teknik açıdan incelemeyelim :)

Filmin yapımcısı-yönetmeni-yazarı-herşeyi Roland Emmerich'i biliyoruz. Kıyamet filmleriyle ve dahası Amerikan milliyetçiliğiyle ün salmış bir abimiz. Filmin daha ilk dakikasında dalgalanan Amerikan bayrağı bu algıyı daha da güçlendirmişti ki, filmin devamındaki genel hava bu algıyı az da olsa dağıtmayı başardı. Filmin Küresel Isınma'ya dikkat çekeceğim diye mantık adına yemediği nane kalmamasına rağmen Emmerich'in 'filmdeki tek bilim-kurgu siyaset adamlarının hatalarını kabul etmeleridir çünkü hiçbir siyasi, hatasını kabul etmez' şeklinde verdiği demeç, bu algıyı iyice zayıflattı Benim gözümde. Adamı aklamıyorum. Benim nazarımda hala bir Amerikan milliyetçisi ama neden bu adımlarının önünü keselim ki, belki daha da düzelir göstereceğimiz bu hoşgörüyle :)

Film aslında tam bir 'by Roland Emmerich' filmi; dev prodüksiyon, müthiş efektler, mantık hataları vs vs... Buna rağmen diğer filmlerden farkı, efektlerin tüm filme dağılmış olması. Bu sefer felaket küt diye geliyor. Diğer filmlerdeki gibi zemin hazırlama yok. Sanırım filmin hard mesaj kaygısını daha da kuvvetlendiren bir ayrıntı bu.

İlk izlediğimde genel itibariyle iyi bir izlenim oluşmuştu. Bu ikinci izlediğimde ise daha da iyiye evrilmiş durumda beğeni seviyem. Amerikan Başkanı'nın ölmesi, Kraliyet mensuplarının kurtarılamaması gibi ayrıntılar Küresel Isınma'nın tüm dünyayı etkileyeceği imajını şuanda dünyayı yönetenlerin gözüne gözüne sokmuştur umarım. Bu gibi verilen mesajlar tüm film boyunca devam eden klişeleri görmezden gelmemi sağladı. Tabii klişelerin yanında Cem Yılmaz'dan arak olduğunu düşündüğüm 'soğuk havadan koşarak kaçan insanlar' gibi uçukluklar bu görmezden gelme girişimimi ara ara acayip zora soktu ama en nihayetinde başardım :)

Bu arada söylemeden geçemeyeceğim. İlk izlediğimde, filmin sonundaki uzaydan dünyaya bakan astronotun yanındaki arkadaşına söylediği 'dünyayı hiç bu kadar temiz gördün mü' repliğini, filmde ölen Amerikan Başkanı'yla eşlemiştim. O zamanlar Bush vardı. Ve onsuz dünya kesinlikle daha temizdi :D

Sonuç olarak hala izlemeyen varsa izlesin efendim...

4 yorum:

  1. Mesajı güçlü dediğiniz gibi. İzlerken üşüdüğümü hatırlıyorum :)

    YanıtlaSil
  2. Yorumun sonunda koptum :D Mükemmel yakalamışsın.

    Sevdiğim filmlerdendir benim de.

    YanıtlaSil
  3. @Nesrin
    Aslında buna yakalama diyemeyiz. Çünkü öyle bir şey yok filmde siz de izlemişsiniz biliyorsunuzdur. Buna ne denir bilmiyorum. Çok güzel ironi kokan bir espri diyelim :)

    YanıtlaSil
  4. @Büşra
    Aslında öyle demek istemiştim :)

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...