13 Ekim 2010 Çarşamba

Deep Impact (1998) - Deli Fişek Bir Kuyruklu Yıldız Gelir ve Biz Gideriz...


12 Mayıs 1998, günlerden salıydı. Hani şu ilk yarıyı Fenerbahçe'nin 9 puan gerisinde kapatıp, 4 puanla şampiyon olduğumuz senenin 12 Mayıs'ı :)

Yaşın küçüklüğü, beynin tam gelişmemişliği filan derken 'okuldan çıkıştaki oyun' sırasında kolumu kırmayı başarmıştım. 11 yaşımda olmama rağmen evde geçirdiğim süre günde (uyku dışında) 10 dakikayı geçmiyorken, alçılı kolum yüzüden eve tıkılmış olmaktan iyice sıkılmıştım. Sevgili alçılı kolumla evde pinerken okul içinde ve dışında milli ve insani bakımdan fazilet olarak kabul edilen örnek davranışlarımdan ve derslerimdeki üstün başarımdan dolayı hak kazandığım ve o zamana kadar almış olduğum 3 tanesiyle artık Benim için herhangi bir şey ifade etmeyen kuru bir evrak haline gelmiş Takdir Belgesi'ni okurken, hayatın anlamı üzerine düşünmeye başladım.

Evet Takdir'lerle ilerliyordum öğrencilik hayatımda. Belli ki okul çantam bile olmadan almayı başardığım bu belgeler, ilerisi için yeşil ışıklar yakıyordu. Evet geleceğim parlaktı. Eee, sonra ne olacaktı? Dünyanın en süper insanı olsam ne olacaktı? En fazla okuldaki takdir belgesi hükmüne gelebilecek başka şeyler vereceklerdi. Sonrası yine monotonluk... Ödül kazan, ödül kazan nereye kadar? gibi her zamanki iççekiş kombolarımdan birini televizyondaki bir fragman kesti. Deep Impact adında Holivud yapımı bir filmin tanıtımıydı. İşte filmle geçmişimiz bu :)

Tabii her insan 11 yaşında tanışmayacaktır bu filmle. Dolayısıyla 11 yaşında hayata meraklı bir çocukta oluşan tepkiler de oluşmayacaktır herkeste ama yine de herkese hayatlarıyla ilgili az da olsa bir muhasebe kapısı aralayacaktır eminim. Kıyamet filmleri dediğimiz yapımların ilkidir bu film Benim için. Benim için hala da ilktir aslında. Daha sonra gelen birer Roland Emmerich yapımı olan The Day After Tomorrow ve 2012 hep bu filmin gölgesinde kalmışlardır.


Gökşenliği diyebileceğimiz bir kampta şans eseri dünyamıza doğru hızla ilerleyen bir kuyruklu yıldızı keşfeden genç biliminsanımız ve bu durumu parlak zekasıyla öğrenen cingöz muhabirimizin birbirinden bağımsız hikayeleri, filmde senaryo adına bahsedebileceğimiz yegane faktörler. Film bu yönüyle gerçekten çok cılız. Senaryoya çok önem atfeden bir insan olarak senaryosunu görmezden gelerek bir filmi sevdiğim düşüncesi içten içe yiyor olsa da yapacak bir şey yok :)

Herkesin gönlünde Frodo rolüyle yer etmiş olan Elijah Wood ve tanınırlık oranı tavan olan Morgan Freeman filmin afiş isimleri. Bunların yanında The Event'deki Başkan rolündeki Blair Underwood ve Sophia rolündeki Laura Innes'i de filmde görmek mutlu etti Bendenizi.

Zenci Amerikan başkanımızın din vurguları, Nuh'un Mağarası, kuyruklu yıldızının dünyaya çarpmasıyla oluşan efektler ve kaos yönetimi filmi izlenebilir kılıyor. İzlemediyseniz izleyin efendim. Uzun süre önce izlediyseniz de, Benim gibi 12 yıl sonra bi tekrar geçerseniz üstünden, keyif alacağınızı düşünüyorum.

7 yorum:

  1. Sen bi roman yazsana. Bu ufak anlatışlar çok tatlı geliyor :)

    YanıtlaSil
  2. Film hikayelerin cidden çok güzel. Eline sağlık. Filmi izleyeceğim en yakın zamanda.

    YanıtlaSil
  3. @Aslı & Büşra
    Film bahane zaten :P

    YanıtlaSil
  4. Filmle tanışmanı anlattığın paraflar çok güsell yavv:)

    YanıtlaSil
  5. Gerçekten filmin önüne geçiyor yazılar, buna bir çare bulun :) Film dediğiniz gibi efekt açısından gayet doyurucu. Ben 28 yaşında tanışmıştım bu arada :)

    YanıtlaSil
  6. Bence sen zaten düşünecekmişsin de film bahane olmuş. Yoksa film olmasaymış da bu bilgevari düşünceyi hayata geçirecekmişsin :)

    YanıtlaSil
  7. Efektler gerçekten çok güzelmiş o zamana göre. The Event'teki karakterler çok gençlermiş :)

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...