20 Ocak 2011 Perşembe

Blog Üzerine Röportaj

Bi Düşün'ün röportaj çalışmasına dahil olmuşum. Belki ''blogunu okuyoruz ama seni tanımıyoruz, ne yapsak ki'' diyenler vardır diyerek burdan da yayınlamak istedim. Okumak isteyenlere gelsin...


Öncelikle röportaj için teşekkür ederim :) Umarım sıkılmadan cevaplarsınız.
Ne demek, ben teşekkür ederim. Biraz heyecanlıyım, sıkılsam da fark edeceğimi sanmıyorum :)

Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ilık bir bahar gününde, gece 2 civarında doğmuşum. Onun için midir bilmem ılık geceleri çok severim. Erken ayağa kalkmışım ama konuşmam biraz gecikmiş. Sanırım o sebeple konuşma olayını abartıyorum son 10-15 yıldır :)
Aslında insanın kendinden bahsetmesi gerçekten çok zor. Özellikle kendimi de dâhil ettiğim, hayat hakkında söyleyeceği olan kimseler için normalden çok daha zor. İnandığınız şekilde kendinizi anlatsanız ukala, inandığınız gibi anlatmasanız -alçakgönüllülük olsa bile- samimiyetsiz oluyorsunuz. İşte böyle gel-gitleri olan biriyim. Diğer insanlarca belli kalıplara sığdırılmış hiçbir tanımlamayı öyle kolay kolay kabul etmeyen, hayat hakkındaki her şeye kendince ilgi duyduğunu sanan ve bazen kendini uçuk vaziyette bilge bazen de sonsuz küçüklükte cahil hissedenim. Konuşmayı her zaman çok sevmişimdir. Yazıyla çok daha sonraları tanıştım ama en az konuşma kadar sevdim onu da. Bilinen en yalın bilgileri en azından şöyle hafif silkelemenin bile, insana çok şeyler kattığına bizzat şahidim. Bu sebeple olsa gerek ezbercilikten olabildiğince nefret etmeyi şiar edinmiş bir kişiliğe sahibim diyebilirim.

Bilgisayar ile nasıl tanıştınız? Kaç yaşındaydınız?
Bilgisayarların yaygınlaşmaya başladığı dönemde ortaokuldaydım. Yatmak ve kalkmak dışında evle ilgim son derece azdı. Sokakların boşalmasını ve bunun baş sorumlusunun bilgisayar denen icat olduğunu farketmem uzun zaman almadı. Okuldan çıkışta yolun ortasında oynadığımız maçların yerini Need For Speed ve Half-Life gibi kelimeler alınca artık dayanamadım ve evdekilere yoğun baskılarım sonucunda bir pc aldırdım. İlk gün bu iki oyuna biraz bakındım. Bakınmamla yakın çevremden soğumam bir oldu. Zira hiç sevmemiştim. Çamurlu futbol topunun arkasından koşmayı böyle bir şeye tercih etmenin mantıksızlığını düşünürken yakın bir arkadaşım Fifa oyunlarından verdi. Bir süre sonra fark ettim ki o mantıksızlık çemberi içerisinde 2-3 ay geçirmişim. O zaman bir defa daha anladım ki her şey zehirmiş, önemli olan dozu kaçırmamakmış. Bu fark edişten sonra uzunca süre bir daha pcye oturmadım. Sonraları şöyle vakit geçirmek için oturduğumda da ana kartının yandığını öğrendim ve ilk bilgisayarımla yolum böylece ayrıldı. Sonra filmlere merak saldım ve ufak yaşta çalışmanın getirisi olarak biriktirdiğim parayla o zamanın en iyi bilgisayarlarından aldım, sırf film izlemek için. Aslında ilk tanışma olarak bu bilgisayarı kabul ediyorum zira ilkiyle sadece oyun oynamıştım.

İnternet hayatınız hangi proje ile başladı?
İnternet hayatım 2. bilgisayarımı aldığımda, artık sadece bilgisayarın yetmemesini fark edip pahalı da olsa 146’lardan nete girmemle başladı. Çevremde bu şekilde girip 500-600 hatta 1 milyara yakın (o zamanın şartlarında asgari maaş 175-180 milyon civarındaydı) telefon faturası ödeyen yakınlarım vardı ama bu bile engelleyemedi, internetle tanışmamı. Kafelere gidip sigara kokusuna tahammül etmektense yüklü faturaları ödemek daha makul gelmişti o dönem. Tabii benim faturalar o kadar abartılı gelmedi. En fazla 56 milyon gelmişti. O da Bugünün parasıyla olsun olsun 85-90 TL olur anca.
Proje açısından biraz pasiftim. Çok aktif bir internet kullanıcısı olmama rağmen ilk proje bu blog sanırım. Sanki önceden de bir şeyler yapmıştım ama şimdi net olarak hatırlamıyorum nedense :)

mehmetbuluts adlı blogunuzun adı nereden geliyor?
Blogu açış amacım özel değildi. Yani spesifik bir konu yoktu kafamda. Onun için ismimi kullandım. Mehmetbulut’u da güzel(!) bir kardeşimiz kapmış sanırım onun için sonuna da bir ’-s’ ekleyiverdim, iyelik eki babında. Şimdi güzel isimler var aklımda ama tüm blogu nasıl taşırım düşüncesi, bu isteğimi pasifize etmiş durumda.

Blogunuzu ilk açış amacınız neydi?
Aslında uzun zamandır arkadaşlarım ’’blog açsana, açsana açsana’’ diyorlardı. Tembel birisi olduğumdan devamlı erteliyordum. Bir bayram gecesi bayağı bir hasta halde yatarken ’’hem zaman da geçer’’ diye uzun zamandır aklımda olan blog düşüncesini hayata geçirdim. İlk açış amacım can sıkıntısı diyebiliriz bu durumda. Tabii sinemanın hayata dair anımsattıklarını, diğer insanlarla paylaşma düşüncesidir, blog fikrini asıl olgunlaştıran.

Bir gün çok ünlü oldunuz ve blogunuzu satın almak istediler. Kabul eder misiniz? Ne kadara?
Ünlü olmaya karşı şiddetli bir önyargım var. Hadi bilinçaltımla cevaplıyım; korkuyorum. Onun için sanmıyorum bir gün ünlü olacağımı. Blog konusunda ise anlaşırız diyorum :) Eğitimimi karşılayacak bir tutar işimi görecektir. Çok fazla zorluk çıkartacağımı sanmıyorum :D

Şu an için sizce yeterli okuyucuya sahip misiniz?
Bu konuda biraz ’belirsizim’. Yeteri okuyucu sayısı hakkında bir sınırım oluşmadı henüz. Diğer bloglarla karşılaştırınca sanki biraz iyi başladık gibi geliyor. İlk ay sonunda günlük kemikleşmiş 50 okuyucum vardı. Diğer bloglara baktığımda günlük 50 okuyucu ilk ay için gayet yeterli gibi gözüküyordu. Şuan 3 ay oldu blogu açalı ve tekil hitim toplamda 10 bin civarında. Alexa’da da işler iyi gidiyor gibi. Bunlar sayısal görüşler. Aslında bu sayıların insanlarda neleri simgelediği önemli. İlk başta çok önem veriyordum ziyaretçi sayılarına ama şimdilerde o kadar da takmıyorum sanırım. İlk günleri hatırlıyorum da 40 tekil kişi geldiğinde seviniyorken, şimdilerde 200 kişi ortalaması o kadar da heyecanlandırmıyor. Sanırım ’’ben yazayım da okuyan okur’’ mantığına geçtim. Tabii Allah eksikliklerini göstermesin, onlarsız olmaz :)

Blog muhabbeti bu kadar yeter. Hayallerinizden Bahseder misiniz?
En büyük hayalim/isteğim, müstear kitaplar/yazılar yazmak. Bundan 5 yıl sonra kendi ismimi kullanmadan ağzıma geleni sansürsüzce yazmayı planlıyorum. Zira isimlerin algıları sansürlediğini düşünüyorum. İsminizin ne olduğu önemli değil, bir isiminizin olması yetiyor algının körelmesi için. Sanırım bu sebeple en büyük hayalim ’müstear yaşamak’.
Bir de Amerika batsın :)

Hayatınızda “işte şimdi yerin dibine girdim” dediğiniz an oldu mu? Nasıl?
İnsanların ne düşündüklerini genelde pek önemsemem. Çünkü herkesten daha çok kendim yargılarım kendimi. Yaptığım en ufak hata, benlik mahkememden müebbet ceza almamı sağlayabilir kolaylıkla. Sonradan hükmü veren kendimle bir şekilde anlaşırım ama o süreçte bir hayli yerin dibine geçerim.

En sevdiğiniz 3 yiyecek? (Ben yaprak sarmaya bayılırım da) :D
Oldum olası ev yemekleriyle aram olmamıştır. Abur cuburlar ve hazır yemekleri daha çok severim. İlla da yemek dersek sarma konusunda ortağız. İnce ve fazla sıkı sarılmamış yaprak sarma gibisi yoktur. Bunun yanında pilav üstü döner ve evde yapılmamış özel soslu makarnayı sayabilirim. Makarnayı merak eden olursa ulaşsın, çok güzel yapan bir yer biliyorum :)

Hayatınızda değer verdiğiniz eşya?
Eşyalara önem atfeden bir yapım yok. Yani özel eşyalarım yoktur. Okumamama rağmen kitapları çok severim, ama özel bir kitap olması gerekmez. Bilgisayarımı çok severim ama daha modifiye bir sistem alabiliyorsam anında değiştiririm. Elbise konusunda biraz daha tutucuyum ama. Bazı elbiselerimi çok severim ve sonuna kadar zorla kullanmaya çabalarım, ayakkabılarım gibi. Değiştirmek her zaman zor gelmiştir elbiselerimi ve ayakkabılarımı.

Sosyal medyayı yararlı buluyor musunuz?
Hem de nasıl. Bence normal medyaya bile baskın geliyor artık. Ama sanallığı bu kadar abartmasak iyi olacak gibi geliyor. Kitapla kurulan tensel yakınlık, gazetenin sayfalarını düzgün çevirmek için harcanan efor gibi tatlı bir şey yok bana kalırsa. Bunları köreltmeden ne yapıyorsak yapalım :)

Üzücü bir haber. Röportaj burada biter. Son sözlerinizi alalım?
Gerçekten zevk aldım. Röportaj projesi çok güzel olmuş, elinize emeğinize sağlık.

Blogunuzun adresini tekrar alalım?
http://mehmetbuluts.blogspot.com

Bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim :) Hoşçakalın…
Bi-l mukabele, ben teşekkür ederim. Başarılar…

11 yorum:

  1. Kafa adammışsın :) Ağzına sağlık akıcı olmuş. ''Kitapla kurulan tensel yakınlık, gazetenin sayfalarını düzgün çevirmek için harcanan efor'' harbi harbi bravo.

    YanıtlaSil
  2. Röportajın bile güzel ya :) Ağzına sağlık. Kendimi böyle ifade etmeyi çok isterdim...

    YanıtlaSil
  3. Bugün son finalime girdim. Kafede çay içerken bloglardan laf açıldı. Sıra bana geldiğinde "herkesin bir yerleri havalarda, abuk sabuk yazmayan blog var mı ki?" şeklinde bir şeyler söyledim. Tabii herkes hemfikir bu konuda. Onun için hiçbir blogu takip etmediğimi söyledim. İyiki de demişsim hani, arkadan biri çıktı blogunu söyledi. "Ne farkı var ki" dedim. "Oku sen, yoksa okumazsın olur biter" dedi. eyvallah çektim eve gelir gelmez açtım blogu. Şansa bak ki hiç tanımadığın birisini tanımak için biçilmiş bir kaftan (röportaj) var karşımda. Gerçekten kafaymışsın. Alıntı yaparsam çok sürecek şimdi mesaj, onun için genel itibariyle kafaymışsın diyim yetsin :) 2-3 film yazını da okudum, gerçekten orjinal birisin. Yorumlardaki daha fazla yaz haykırışlarına da neden olumlu cevap vermemişsin enterasan. Bak yeni okuyucuyum, benim şerefime bari yaz bir şeyler :)

    Hadi bakim :)

    YanıtlaSil
  4. @Firuza
    Bu tür mesajlar gelince nasıl tahrik! oluyorum anlatamam. Yine de üstüme feci bir tembellik çökmüş durumda lakin. Gerçi 3-4 cümle de olsa her izlediğim filme yorum yapmayı düşünüyorum bu aralar. Öyle öyle uzar o yorumlar. Arada da sayfa haline gelir bazıları belki. Hiç yoktan iyidir.

    Genelde film üzerine yazmama rağmen yorumlarda filmlerle ilgili bir şey denmemesi çok teşvik edici. Bunun üstüne bir de blog senin ama hiç tanımadığın bir insan, hiç tanımadığın başka bir insana senin olan blogu öneriyor. Gel de teşvik olma. Gel gör ki olmayınca olmuyor demekki...

    Bu arada Bana kafa demişsin de maşaAllahın var yaff. Kırk yıllık dostumla böyle konuşmuyorum Ben :) Sen de blog tut, okunası blog yok gerçekten. Böyle kafa insanlar tutsun bari.

    YanıtlaSil
  5. Şu müstearlık dikkatimi çekti. İyiymiş :) Orjinallik sadece yazılarda değil bu arada sorulara verilmiş cevaplardan da akıyor buram buram :)

    YanıtlaSil
  6. 'Yaptığım en ufak hata, benlik mahkememden müebbet ceza almamı sağlayabilir kolaylıkla. Sonradan hükmü veren kendimle bir şekilde anlaşırım ama o süreçte bir hayli yerin dibine geçerim.'
    Çookkca düşünülesi bi cümle! Etkileyici. Ama daha fazlası Vurucu. İnsanlar yaptıkları o 'ufak' hataların bile farkında olmuyorken Birinin kalkıp da bu lafları etmesi çok manidar. İnsanı düşünmeye itiyorsun günlük hayatta benim yaptığım çok az bi şey bu malesef.
    Eline Zihnine Sağlık!

    YanıtlaSil
  7. Dergimizin ağustos sayısı bloglar üzerine olacak. Mümkün müdür röportaj yapmamız?

    YanıtlaSil
  8. @Vasıll
    Olabilir tabii. Neden olmasın :) İsterseniz e-mailinizi yazın buraya, oradan devam edelim.

    YanıtlaSil
  9. Ne güzel bir röportaj olmuş :) Karşılıklı konuşasım geldi sabah sabah :)

    YanıtlaSil
  10. Nerede bu makarna :)

    YanıtlaSil
  11. Ne akıcıydı ya. Sorular biraz gelişi güzel sorulmuş ama çok güzel cevaplar. Sen yaz yaz. Güzel oluyor :)

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...