19 Ocak 2011 Çarşamba
Tunus Olayları Nedir, Ne Değildir?
Son haftalarda çokça karışmış bir Tunus var. Nedense pek ilgi görmedi Türkiye'de. Küçümsemek desem değil, ilgisizlik desem değil. Daha çok bilgisizliğin bir sonucu bu değinmemezlik. Bu bilgisizliğe bizzat şahid oldum. Daha Tunus'un nerde olduğunu bilmeyen insanlar var bu ülkede. Ortadoğu'yla yakından ilgilenen biri olarak, yakın çevrem için ve herkese tek tek anlatacağıma burdan bir yazı yayınlamayı daha uygun buldum. Hem bu genel değinmemezlikten de kendimi soyutlamış olurum :)
Tunus olayını farklı açılardan değerlendirmek lazım. Afrika konteksine de oturtabiliriz, Büyük Ortadoğu dediğimiz kontekse de oturtabiliriz. Aslında sosyal bilimcilerin de siyasal bilimcilerin de tartışması gereken birçok nokta var son dalgalanmalarda. Bir yandan sosyal medyanın gücü ispatlandı, bir yandan da Wikileaks'in aslında ne kadar önemli olduğu tescillendi. Bilmeyenler için hatırlatalım, ülkenin Lady'sinin hakkında birçok söylenti vardı Wikileaks'te. Olayın önemini hafiften kavrayanlar durumu bunlarla açıklamaya çalışıyorlar, sebeplerine girişmeden. Tunus'ta bir orta sınıf hareketi var; hayatından memnun olmayan ve işsiz üniversite mezunları. Bu grubun bir hareketi olarak görmek daha mantıklı geliyor bana. Tıpkı Irak'taki gibi bir klanın veya birkaç klanın devlet başkanının yanında kümelenmiş olması ve bunların ülke ekenomisinin en az yüzde 55-60'sını kontrol etmesi durumu var. Sömürge sonrası otoritel yönetime geçmiş, demokrasiye geçememiş ve askeri rejimlerce idare edilmiş bir ülke var önümüzde. Gördüğünüz gibi değerlendirmek için birçok açı mevcut.
Tabii burdaki kritik eşik, ordunun diktatörü desteklememesi oldu aslında. Ordu zaten hep kritik eşiktir bu durumlarda. Bundan önce aynı durum Irak'ta da oldu. Belki sıradan halkın nabzını daha iyi tuttuğu için, o patlama noktalarını görebildiği için rejime bağlı polis direnirken, ordu halka silah doğrultmadı. Şimdi Irak deyince İran da geldi aklıma. İran'da da aynısı oldu. Orda da Şah son kozlarını oynarken ordu kışlasına çekilip halka silah doğrultmam dedi. Haliyle olaylar bu hale gelince diktatörlerin yapacakları bir şey kalmıyor, kaçmaktan başka. Lakin Tunus'ta farklı bir durum oldu ve Zeynel Abidin Bin Ali'yi hapsetmediler. Aksine hangi ülkeye gitmek istiyorsan buyur git dediler. Dediğim gibi ordu kritik nokta. Şuanda bu yaşananlara devrim demek için erken. Hele olmayan bu devrime çeşit çeşit farklı anlamlara gelebilecek isimler takmak için hepten erken. Şimdilik, ne olacağını en usta stratejistler bile tahmin edemez. Şuanki devlet başkanı olarak seçilen kişi, indirilen Zeynel Abidin Bin Ali'nin gözde bakanlarından biri. Varın siz düşünün şuana kadarki sokak eylemlerinin ne işe yaradığını!
Olaya komplosal yaklaşmazsak olmaz, onu da es geçmeyelim. Enver Sedat öldürümeden önce İngilizler biliyordu bunun olacağını. Hatta söylüyorlar ilgili mercilere ama inandıramıyorlar bir türlü. Ortadoğu'da batılılar bu durumlardan önce, ne olacağını genelde biliyor. Bir adam kendini yaktı her şey öyle oldu demek, basite kaçmak olur. Bu tıpkı 1. Dünya Savaşı'nın başlamasını, Avusturya-Macaristan veliahtının sırp bir öğrenci tarafından öldürülmesine bağlamak gibi. Bu gibi münferit olayların dip dalgalara dönüşme süreci, mekanizmaları ve dinamikleri kendi içinde çalışan ülkelerde gerçekleşebilir. Ama diktatörlükle yönetilen bu tür ülkelerde imkansıza yakındır.
Bunu dedikten sonra şunu da söylemek lazım; Ortadoğu bölgesinin zemininde tabii ki bir değişim var. Soğuk savaş döneminde ABD ile Rusya'nın rekabeti sonucunda burda kıpırdamak çok kolay değildi. O diktatörler ya ABD'nin ya da Rusya'nın işine yarıyordu. Ama soğuk savaştan sonra bölge çözülmeye başladı. Özellikle de kitlesel anlamda. Önü alınamayan bir nüfus patlaması var. Nüfusları 5-10 milyon olan ülkeler, bugün 20-30 milyona ulaştı. 70-80 milyonluk Mısır'ı, İran'ı, Türkiye'si... Bu bir anda peydah olmuş aşırı nüfusa iş bulanamadı. Ekonomi o derece verimlilik kazanamadı. Şehirlerin kıyılarına gelip yığılmış işsiz-güçşüz-hedefsiz insanlar ortaya çıktı böylelikle.
Mısır'a gidin, bir diktatörlük olmasına rağmen her çatıda çanak anten görürsünüz. Biz Türklerin izlediği ne kadar kanal varsa hepsini izliyorlar. Pan-Arap bir medya var; El-Cezire'sinden, bölgeye kültürel yakınlığı olmayan her türlü film gösteren kanallara kadar. Biz ne izliyorsak onlar da Arapça izliyor. Bu insanlar sanılan kadar aptal değil. Başlarında diktatör var ama akşam başını çevirdiğinde, İstanbul boğazının kenarında yalıda oturan bir adamın hayatını görüyor. Üstelik Türkiye normalinin çok üstünde hayat bunlar. O hayatını izlediği adamın karısına hitabından tutun Türkiye'nin arabalarına kadar, Türkiye'de tüketilen ürünlerle uzaktan olmak kaydıyla yakın bir ilişki kuruluyor. Oralara giderseniz göreceksiniz ki, bizim ürünlerimize bizden daha aşinalar. En çok izledikleri kesinlikle reklamlar. Ülkenizle gurur duymalısınız diyen insanlar bunlar. Bizim için basit olan şeyler onlar için çok önemli.
İşte bu durum, düz mantığa uymayan bir biçimde demokrasiyi zorluyor. Ve bir patlama anı geldiğinde tepkiye müsait bir ortam oluşturuyor. Bunu gören bazı ülkelerde düzelme de yok değil, mesela Suriye. Ayrı bir parantezi de hakediyor aslında Suriye. Türkiye heyetiyle toplanılan bir ortamda akıllı(!) bir gazetecimiz Beşşar Esad'a sormuştu ''bu diktatörlüğü ne zaman bitireceksiniz'' diye. En hoşgörülü insana sorsanız, anında kaplan kesilir. Çünkü alenen diktatör diyorsunuz bir diktatöre! Ama Beşşar Esad hiç beklemediğim biçimde ''her şeyin bir zamanı var, biz de farkındayız olması gerekenlerin ama her şeyin bir zamanı var'' demişti. Tunus'ta ise 23 yıllık bir diktadan bahsediyoruz. Suriye'den çok ters bir durum, dahası yozlaşma vardı Tunus'ta. Siyasi karakteri çok zayıftı indirilen bin Ali'nin. Tek özelliği, ''benim olsun hep benim olsun''du. Bir kadın faktörü var ki, tüm ülkeyi yakınlarına dağıtmış. Beşşar Esad ise tamamen farklı bir durumda. Babası bir diktatördü ve kendisini hiç veliaht olarak görmüyordu en baştan beri. En büyük oğlu öldü, diğerine de bir şeyler oldu! Londra'da diş doktorluğu okuyan, liberal görüşlü bir adamdı Esad. Asla devlet başkanı olmayı düşünmeyen biriydi. Laskiye ile ilgili dönen dedikoduları düşününce, Beşşar Esad gerçekten büyük bir şans Suriye için.
Tunus'a dönecek olursak, batılılar gibi yaklaşma taraftarı değilim ama o bakıştan bakmadan da olmaz. Yıkılmaya hazır bir yapı var karşınızda. Ne yaparsınız bu durumda? Tabii ki kontrollü patlatmaya girişirsiniz. Bu olanlar bu dediğimle neredeyse birebir örtüşüyor. Bugüne kadar askeri müdahaleleri son çare olarak görmemeyi şiar edinmiş ABD, bu ayakta zor duran yapıyı ufak ufak patlamalarla dizleri üzerine çökertip, yıllarca bir türlü başaramadığı BOP'u hayata geçirmek istiyor olabilir. Ortadoğu'nun genel yapısını da düşününce bu ufak patlamalar, asla ufak patlamalar olarak kalmayacaktır. Kalmadı da zaten. Tunus'taki kendini yakan çiçekçiden sonra diğer neredeyse tüm Arap ülkelerinde aynı olaylar yaşandı. Mısır'da, Cezayir'de, Yemen ve Fas'ta kendini yakan en az 15 kişi var. Hatta bırakın bu ülkeleri, Ortadoğunun en sağlam ülkesi gözüken Suudi Arabistan'da bile muhalif sesler Tunus'u örnek aldıklarını açıkça söylediler.
Şimdi bütün bunlardan sonra durumu toparlamak gerekirse, heyecana mahal yok diyorum ben. Zalimin tabii ki karşısındayız, bir vatanı babasının arazisi gibi görenlerin tabii karşısındayız ama bu işlerin nerelere gideceğini hiçbirimiz şuan için kestiremeyiz. Ortadoğu'nun şekil değiştirmesinden en çok kimler kazanç sağlar bunları her şeyin önüne koyup düşünmeliyiz. Bu sebeple oldu da bitti havalarına girmek yanlış olur. Biraz uzun sürse de netice alınamayan sokak gösterilerine asla devrim denemez. Yukarda da anlattığım gibi bu işten çıkarı olanların da desteğiyle geniş bir halk kesimi Yasemin Devrimi bile dedi bu olaylara. Burdan avuçlarını iştahla sıvazlayan o BOP'çu ABD'ye tek lafım var; Bir çiçekle bahar olmaz!
Etiketler:
Siyaset,
Tunus,
Yasemin Devrimi,
Yorum
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Eline sağlık. Gazeteleri takip eden biri olarak bu konuya adam akıllı değinen yazar pek göremiyorum gerçekten de. Sadece sinema yazma :)
YanıtlaSilAğzına sağlık. Siyaseti böyle yazsınlar okumayan ne olsun :)
YanıtlaSilHiç takip edemedim. Dediğin gibi çok bilgisiz bu konuda.
YanıtlaSil