17 Kasım 2011 Perşembe

Batıya Doğru Akan Nehir - TRT'den Bir Belgesel Serisi Daha


Çekimlerinin haberini duyduğumdan beri beklemede olduğum bir seriydi Batıya Doğru Akan Nehir. İsmi klişe gibi dursa da benim için her zaman geçerliliği olan bir kalıptır bu. Pek çok türevi vardır ve hepsi de candır, canandır. Sanırım vuslat öğeleri barındıran bir vahdet seziyorum bu kalıpta. Yekliğe doğru açılmış kutsal bir devinim!

Belgesel aslında Eylül ayında başladı Trt bünyesinde. Şuan halihazırda yayınlanmış 8 bölümü mevcut. Neredeyse yedi-sekiz aydır beklememe rağmen araya giren yazılması gereken yazılar, çıkması gereken dergiler, gidilmesi gereken okullar ve tabi ki izlenilmesi gereken filmler derken bu zamana kadar başlayamadım bir türlü. Ama artık öncelikle yayınlanmış bölümleri hafiften izleyecek ve ondan sonra da haftada bir yayınlanagelen bölümleri takip edebilecek durumdayım.

Hani izlememiş olanlar veya belgeselin ismini duymamış olanlar vardır da izlemek isterler diye başlama niyetimi açıktan belirteyim istedim. Pişman olmayacağıma neredeyse eminim. Bakalım bizimkiler nasıl bir şey yapmışlar. Bölümleri izledikçe hafif yorumlar da gelebilir.


Burada sözü -henüz izlemediğimden- belgeselin yapımcılarına bırakıyorum. Belgesel şöyle bir şeymiş;
Verimli Mezopotamya ve Anadolu topraklarında başlayan insanlığın uzun medeniyet yolculuğu yaklaşık on iki bin yıl öncesine uzanıyor. “Batı’ya Doğru Akan Nehir Medeniyet Belgeseli”, bu uzun yolculuğu objektif bir bakış açısıyla anlatıyor.

Dünya kamuoyunun dikkatini uygarlığın gerçek doğum yerine, yani Orta Doğu’daki iki nehrin arasına, Mezopotamya’ya çevirmeyi amaçlayan “Batı’ya Doğru Akan Nehir” Bahçeşehir Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MEDAM) tarafından, Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin katkılarıyla hazırlandı. Çekimlerine iki yıl önce başlanan “Batı’ya Doğru Akan Nehir Medeniyet Belgeseli” için 16 ülkede çekim yapıldı, 200 civarında düşünür, sanatçı, bilim adamı ve politikacıdan görüşler alındı ve en gelişmiş bilgisayar grafikleri bir araya getirilerek eski çağların şehirleri ve eserleri dramalar ile tekrar canlandırıldı. Her biri 45 dakikalık 20 bölümden oluşan belgeselin uzun ve kısa olmak üzere iki versiyonu bulunuyor.
Uluslararası fikir önderleri tarafından ‘medeniyet üzerine çekilmiş en kapsamlı belgesel’ olarak nitelendirilen proje, 11 Eylül saldırılarından sonra dünyaya yayılan Doğu ve İslam muhalefetine karşı, insanlığı daha dengeli bir bakış açısıyla buluşturmak için hayata geçirildi. “Batı’ya Doğru Akan Nehir” bir barış belgeseli olmayı amaçlıyor.

Başbakanlık Türk Tanıtma Fonu’nun destek verdiği ve İngiltere’nin en büyük yapım şirketlerinden Lion TV’nin yapımını üstlendiği bu belgesel TRT’de gösterilmeye başlandı.

Bu da tanıtım filmi;
Devamını Oku

15 Kasım 2011 Salı

Leyla ile Mecnun - Dizi Kendisini Tanıtsın Madem!


İlk bölümünden itibaren, müptela dolaylarından bir şeyi olduğum, Leyla ile Mecnun dizisine hep bir şeyler yazmak istedim. Nedense olmadı. Süreleri sebebiyle takip ettiğim hiç Türk dizisi yok uzun süredir. Aslında tamamıyla takip ettiğim de hiçbir zaman olmadı. Ve hayat böyle akıp giderken, dahası böyle akıp gitmeye de devam edecek gibi görünürken, bir şey(!) doğdu;

Hayatın akışını kesen. Eğriyi düz, düzü yüksek, yükseği engin, engini ulu yapan...

Abartmıyorum. Bunların hepsini kendi çapında ama yine de yapan bir şey Leyla ile Mecnun. Şu haliyle ne The Big C'ye ne Mad Men'e ne de diğerlerine değişirim. Kalite olarak bu saydıklarımın ve saymadıklarımın yanına bile yaklaşamayacakken, çıktığı toprakların dengeleri sebebiyle hepsinden önde gelir nazarımda bu güzel dizi. Onur Ünlü ve Burak Aksak ikilisinin başını çektiği kamera arkası ile Ali Atay ve Serkan Keskin'in başını çektiği kamera önüne hiç girmeyeceğim. Hepsi inanılmazlar. Hepsine ayrı Selam(!) olsun.

Normalde, bloga kendi yazımım olmayan hiçbir şey eklemiyorum. Eklenmesini doğru bulmuyorum. Hasılı ekleyemiyorum. Ama dizinin 2. sezon 11. bölümünün, yani 31. bölümünün sonu, tam da bu zamana kadar tanımlayamamak korkusuyla başlık açmadığım Leyla ile Mecnun'u özetler nitelikte. Uzun uzun anlatmak yerine ilgili bölümün son 80 saniyesi her şeye kafi!

Artık, başlamaları için başlarının etini yediğim geriden takip edenler de bir an önce güncele gelirler sanırım. Demii :)
Başlamayanlar da eh bi zahmet...

Onur Ünlü'ye de acil şifalar.




Gidenler, bizden hep bir parça götürürler.
O parçanın yerinde de derin izler kalır.

Herkesin bir yara izi vardır.
İnsanlardan gizlemeye çalıştığı, saklamak için çok uğraştığı bir yara izi.
Herkesin bir yara izi vardır.
Kimseye dokundurtmayacak kadar güzel olan.
Baktıkça nefes alabiliyor olmanın kıymetini anlamanı sağlayacak bir yara izi.
Bu izlerle yaşamaya alışırsın.
Bir sabah belki gün doğarken baktığında dışarı, yaşamayı yeniden sevebilirsin.
Ve bir gün, elbet birileri o yara izlerine dokunur.
Acın da biraz olsun hafiflemeye başlar!!!





.
Devamını Oku
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...