25 Kasım 2010 Perşembe

Batman: The Dark Knight (2008) - Why So Serious!?


İzlediğim filmleri genelde tekrar izlemeyen biri olarak Batman Begins'i geçenlerde bir kere daha izleyip üzerine bir şeyler yazmıştım. Üçüncü kez izlediğim ilk film olmuştu böylelikle Batman Begins. Onun verdiği gazla ve The Dark Knight'ın güzel asistiyle ikinci 3'lüğümü atmış bulunuyorum şimdi. Sanırım film tekrarlamak sandığım kadar kötü bir şey değilmiş.

O yazıda da bahsetmiştim, Batman farklıdır. Superman gibi uçamaz, gözlerinden garip ışınlar saçamaz. Hulk gibi hayvani bir güçle düşmanlarını ezemez. Wolverine gibi ölümcül yaralar aldığında tekrardan iyileşemez. Diğer bilumum süper kahramanlar gibi, suçlulara karşı koyarken iç saha avantajını bilim-kurgu çimleriyle döşenmiş Marvel dünyasıyla değerlendiremez... Bu sebeplerle gayet insani bir biçimde, ''vayy beaa abime bak. Hem insan hem süper kahraman heaa? Seviyorum seni Batman'' repliklerini Tarkanvari ''sen başkasın, bambaşkasınnn'' melodileriyle süsleyip Batman'i ayrı bir yere oturturuz. O yer, bizim yanımızdır. Saygındır ama bizdendir Batman. Superman gibi uçamayacağımızı bildiğimizden -3 yaşındaki çocuklar hariç- kimse Superman olmaya çalışmaz. Ama Batman'in varlığı, kötülükle başa çıkabileceğimizi fısıldar bizlere. Süper güçlerinin olmaması onu bizim idolümüz yapar.

Chistopher Nolan, Batman Begins'le Batman'in neden ortaya çıktığını, Bruce Wayne'nin nasıl bir değişim geçirdiğini gayet ustaca aktarmıştı. Bu filmden sonra ise ilk filmin, Batman'in iç dünya panaroması olduğunu bir kere daha ama bu sefer daha bir şiddetli anlıyoruz. Çünkü The Dark Knight'la beraber, durum başka bir hal almış vaziyette. İlk filmde işlenen korku ve adalet kavramlarının yerini belki de en önemli kavramımız olan etik alıyor The Dark Knight'da.

V for Vendetta yazısında insanoğlunun kaypaklığına az da olsa değinmiştim. Evet insanoğlu kaypaktır. Demokrasi havarisi kesilirken bir anda faşizmin doruklarına ışınlanabilir. Gelişmeleri kendi süzgecinde istediği gibi anlamlandırıp, gelişmeler karşısında takınacağı tutumun sonucu olan kötü şeyleri, istisna dahası gerekli müdahaleler olarak görebilir. Böyle bir kabiliyete sahibiz ne yazık ki. Bir yakınımız hapisteyken kader mahkumu kavramını sahiplenirken, hapishaneyle en ufak ilişkimiz yokken yoldan sapmış zorba olabilir gözümüzde, o potansiyel kader mahkumları. Bu hep böyledir ve hiçbir zaman düzelmeyecektir. İdeal yönetim biçimi sırf bu sebeple imkansızdır. Bu sebeplerle dişlilerinin insanlar olduğu bir çark, ilelebet dönmemekle lanetlenmiştir benim gözümde. İşte film bu derin yaraya dokunuyor, ruhuna işlemiş ikiyüzlülüğüyle.

Hollywood'a hepimiz vururuz. Yok şöyledir, yok böyledir diyerek. Tamamen doğru olmasa da hepten de yanlış değildir bu. Amerikan halkının varoluşuyla doğru orantılı bir toplum mühendisliği illa ki vardır dünyada, özellikle de Amerika'da. En başta var oldukları gibi gelişimleri de hep bir sentetizm kokar bu halkın. Resmen ruhsuzdurlar. Resmen diyorum, çünkü gerçekten bir millet olarak gitmemişlerdir yeni kıtaya. Bu ruhsuzluklarına, bu tarihsizliklerine-geçmişsizliklerine rağmen aşırı bir milletçiliğe sahiptirler ama. Bu durum bile Amerikan halkının nasıl bir mühendislik harikası olduğunu gözler önüne serer. Günümüzde en işlevsel kullanılan toplum mühendisliği silahı da -haliyle- Hollywood özelinde sinemayken, Hollywood'a bu denli kolay sallamamak elde olmayabiliyor çoğu zaman.

The Dark Knight'a bu sinemanın bir temsilcisi demek benim haddim değil, kimsenin olmadığı gibi. Ama bu belirttiğim sinemayla az da olsa kesinlikle aynı rotada buluşan sekansları mevcut filmin; Çin malına yapılan vurgular, elini-kolunu-pelerinini sallayıp koskoca Çin'den adam almalar, Roma tarihiyle bezenmiş demokrasi için özgürlükten vazgeçilmesi gerekliliği üzerine atılan nutuklar, özel hayattan önemsiz bir şeymiş gibi bahsedilen sahneler...

Film, Batman gibi hakkında sürüyle yapım yayınlanmış bir karaktere sahne sahipliği yapınca ister istemez diğer yapımlarla karşılaştırmak zorunlu hale geliyor. Aslında hepsiyle ayrı ayrı karşılaştırma yapmak biraz abes. Zira Tim Burton gibi bir usta varsa rakipler arasında, diğer rakipleri işin içine karıştırmak kanımca biraz saygısızlık olacaktır. Aslında bu girişten sonra ''madem Tim Burton bu denli saygın birisi, ne diye Nolan'la kıyaslama yapıyorsun ki kardeşim'' denilebilir kıyaslama yapanlara. Onların yerine ben cevap vereyim; ellerinde değil. Nolan öyle bir seriye başladı ki Tim Burton'u bile bazı dimağlardan silmeyi başardı. En azından bazı dimağların The Lorf Of The Batman's Directors koltuğundan diyelim. Biraz abartı gibi gelse de ben bu görüşteyim. Çizgi roman aşkı had safhada olanlar buna katılmıyorlar ama yapacak bir şey yok.

Çizgi roman hiçbir zaman çok popüler olmadı dünyada. Ama günümüzdeki kadar da silik olmamıştır sanırım. Bunun sebebi dünyamızın kirlenmesi diyebiliriz. O kadar bilgilendik o kadar kirlendik ki bu bilgi kırıntılarıyla, artık çizgi roman gibi şeyler dişimizin kovuğuna bile yetmez hale geldi. Sanırım bu sebeple çizgi romandan bir hayli uzak yansıttı Batman'i, Christopher Nolan. Bence iyi de etti. Bu hali bile aşırı karanlıkken Gotham'ın, orijinaline dayanabilir miydim bilmiyorum.

Bundan başka, karşılaştırma deyince akla hemen Joker efsanesi geliyor. Tabii Joker'in haddizatında Jack Nicholson ve Jack Nicholson'un efsane performansını bence biraz da trajik ölümüyle silen -tamam hadi bazılarına göre sarsan- Heath Ledger. Performans konusunda çok fazla polemiğe gerek yok aslında. Herkes safını zaten belirlemiştir ama yeri gelmişken Nolan'a sayılı eleştirilerimden birini daha yapmam lazım. Abicim hem bu kadar etkileyici hem de bu kadar boş bir karakter nasıl yapabiliyorsun yavvv? Adamın geçmişiyle ilgili bir şey öğrenemiyoruz filmde. Buna rağmen Batman'i bile silen bir karakter olmayı başarıyor nasıl oluyorsa.

Aslında karakter analizine girmek çok sakat bu filmde. Bu kadar çok karakter nasıl oluyor da işlenebiliyor şaşırmamak elde değil. Batman'i var, Joker'i var araya bir de Harvey Dent sıkıştırılmış. Böyle sıkıştırılmaya can kurban aslında. Film de bu karakterlerin bayrak yarışı gibi. Birisinin bıraktığı yerden diğeri alıyor olayı. Karakter vurguları çok sağlamdı bana kalırsa Dent'in. Özellikle lakabına yaraşır hale gelmesi ve madeni parası çok güzel işlenmiş.

''Bazen gerçek, yeterince iyi değildir'', ''bazen insanlar, inançlarının ödülünü alır'' ''-neden kaçıyor baba? -çünkü kovalamamız gerekiyor'' gibi repliklerle, bomba replik geleneğimiz bu filmde de devam ediyor. Repliklere değinmemek istiyorum aslında. Zira yazı uzamasın fazla. Siz bakıverin izlerken :) Ama müzikleri geçemeyeceğim. The Prestige'yle beraber Nolan, filmlerinin efsane özellikleri arasına müzikleri de ekledi. O nasıl bir duygu vermektir, o nasıl bir gerim gerim germektir. Sanırsın film izlemiyoruz, balad konseri dinliyoruz. Çok sevdiğim, hatta şah-ı soundtracker payesi verdiğim Hanz Zimmer'ın yanına Blood Diamond ve diğer birkaç filmdeki performansıyla başka bir yere koyduğum James Newton Howard eklenince yeme de yanında yat durumu oluşmuş. Sırf müzikleri için bile izlenir film, o derece yani. Oyuncuları pas geçiyorum. Zira değinince daha da uzayacak :) İsteyenler Batman Begins'e bakabilir.

Özellikle değinmek istediğim noktalar var filmle ilgili. Henüz ismini koymadığım bir tarzı var Nolan'ın. Bir resim gösteriyor filmde, diğer sahnelerle alakası olan ve anında ''offf bea'' repliğiyle başlayan derin bir saygı duyma ritüeline giriştiriyor sizi. Inception'la daha da bir abarttı ama bu durum her filminde var şerefin. Şuana kadar bahsedildiğine hiç denk gelmediğim birkaç sahne var bu filmde de. Özellikle filmin sonundaki o ihtişamlı fedakarlık destanının yazıldığı tiradın akmasıyla beliren Alfred'in ilgili notu saklama ve Fox'un istifa kisvesi altında şirketin demirbaşı olduğunun ispatı sahneleri... ''Ne var ki'' diyen arkadaşlara daha içten bakmalarını tavsiye ederim o sahnelere.

Sonuç olarak ''yok böyle film''gillerden The Dark Knight. Bittiğinde yutkunmanız gerekirken, nefesinizin kesildiğini fark edip rahatça yutkunamayacağınız süper ötesi bir film. Hala izlemediyseniz de, e bi zahmet artık...

18 yorum:

  1. Eline sağlık. Çok güzel yazmışsın. O dediğin sahneleri hatırlayamadım. Dikkat ederek bir daha izleyeceğim en yakın zamanda.

    YanıtlaSil
  2. Böyle birkaç tane daha var. İsmi çok duyuluyor ama hala izlemedim. Bu yazıdan sonra izlememek olmaz herhalde :)

    YanıtlaSil
  3. Çok zevk aldım okurken. ''Evet'' demekten başka bir şey diyemeyeceğim sanırım :)

    YanıtlaSil
  4. Film üzerine yazılan şeyleri okurken hep sıkılmışımdır. Kasarlar da kasarlar yazarken. Onlar kastıkça da ben patlarım ama sen gayet akıcı ve neşeli yazıyorsun. Daha çok yazmanı dilerim.

    Bu yazın bir başka onu da ekliyim son olarak :)

    YanıtlaSil
  5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  6. Selam hattab seni sadece dvx de zannederken ve nette pervasızca dolaşırken bir baktım senin blog :)açıkcası şaşırdım analizlerine :P

    şahsi düşüncem Begans, D.knight dan daha güzel.

    Ama dedigim gibi yazını çok beğendim filmi en azından aklımda tekrar canlandırıp değerlendirdim.Tebrikler.
    Benzema

    YanıtlaSil
  7. @Benzema
    Bana bunu yapma :) Begins de çok güzel de The Dark Knight başka film. Aslında bir bütünün parçaları gibiler ama The Dark Knight büyük parçası :P

    YanıtlaSil
  8. Hattab D.k. belki çekimler, efektler ve joker sayesinde farklı ve guzel film olabilir ama bak bizim olayı anlatayım ;uni. gunlerimizde bir arkadasımız dvd sini getirdi bizde soguk kış günü sobayı yakıp 4 arkadas izlemeye koyulduk ve ne oldu dersin.. filmin sonuna kadar bir ben kaldım sebebi de da acaba ne olacak diye sonları merak ederim herzaman... yani bilmiyorum belki beklentilerimiz farklıydı belki o gunun piskolojisiydi ama begenemedim işte... :)

    Benzema

    YanıtlaSil
  9. Ama birşeyi yazmadan geçemiycem Dark Knight ın resimleri,film afişi filan kesinlikle aşmış begins e gore :) yani şu üstteki resim i gören biri sırf meraktan bile izler :D

    Benzema

    YanıtlaSil
  10. Benzema sen filmi izlediğine emin misin? Süper ötesi bir film The Dark Knight. Kesinlikle top5te olmalı. Bırak Begins'i dediğim gibi bu filmle boy ölçüşebilecek film sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

    YanıtlaSil
  11. Dün izledim filmi. Böyle bir şey yok. Filmi yeteri kadar sevmeyenler bir kez daha izlesin bence :)

    YanıtlaSil
  12. @Serkan kafadan atmıyorum merak etme,top 5 de olması senin dusuncen bence degil, mesela Joker in kaçması bize çok saçma geldi bunun gibi bi suru şey var şimdi tek tek yazmak istemiyorum genel yorumum film abartıldıgı kadar iyi değildi kaldıki böyle serilerde serinin içinden bir filmle kıyaslamak her zaman yapılan şeydir çünkü serinin gelişimi bir öncekinin mantıgı ve başarısına dayanır yani diyelimki bir seride 2010 yılında 500m$ bir bütçe ile film yapsanız bile 1970 yapımı ilk film ondan daha cok begenilebilir bunda yadırganacak birşey yok.

    Benzema

    YanıtlaSil
  13. Benzema yanlış bir önkoşul dediğin. Öyle bir kaide yok. Çok parayla alakası yok daha çok sevilmenin.

    Bu filmin güzelliğinin bütçesiyle alakası yok. Sanırım Serkan onun için dedi izlediğine emin misin diye.

    YanıtlaSil
  14. @sema ben bu önkoşulun yanlışlıgından bahsettim zaten ama serkan ın ''bu filmle boy ölçüşebilecek film sayısı bir elin parmaklarını geçmez''kaidesinin bağlı oldugu dayanağa olan merakımdan ve daha birçok yerde bahsedilen bütçesinden yola çıkarak serkan ın yorumuna olan eleştirimdi o yazım.eğer bütçe değilse önkoşul arkadaş neye göre ''boy ölçtürmüyor'' eğer böyle somut bir veri yoksa her film her filmle boy ölçüşebilir.

    -Benzema

    YanıtlaSil
  15. @Benzema
    Serkan sanırım filmin kalitesini söylüyor. Yani kalitesiyle boy ölçüşebilecek filmin azlığından. Benim için de böyle aslında. ''belki çekimler, efektler ve joker sayesinde farklı ve guzel film olabilir'' demişsin. Ben buna karşıyım. The Dark Knight efektle bir yere gelen bir film değil. Bilakis senaryosu olsun, kurgusu olsun her şeyiyle üst bir film. Zaten Beginsle aralarında bütçe farkı pek yok. Begins 150 milyon dolara, The Dark Knight ise 185 milyon dolara mal oldu. Ama hasılat açısından bakarsak aradaki fark hissediliyor. Begins 370 milyon dolar kazandırırken, The Dark Knight 1 milyar dolar hasılat elde etti. Bu açıdan bakınca zaten fark biraz belli oluyor. Bu arada Begins kötü film değil. Hatta süper film. Onun hakkında da yazmıştım, bakabilirsiniz. Ama The Dark Knight gerçekten bir gömlek üstün Begins'ten.

    Ama en nihayetinde renkler zevkler meselesi. Herkes aynı filmi daha çok sevecek diye bir şey yok. Ama efekt yani dolayısıyla bütçeli film demek yanlış olur The Dark Knight'e.

    YanıtlaSil
  16. Hattab aslında bu yazın güzel bir tartışma başlatmış olabilir çünkü aslında düşüncelerimin altında yatan bir nedeni de açıga vurma şansı verdin bana neyse ona geçmeden önce ;bir iki noktaya değinmek istiyorum,ilk olarak Kesinlikle D.k. kötü film demedim bahsettiğim beklentimi karşılamadıgıydı düşüncem değişmedi hala da 2.defa oturup izlemem , fakat Joker olayını kesinlikle göz ardı etmemelisiniz çünkü ben 25 yaşındayım bilmiyorum kaç yaşında karşılaştım ama ben Joker karakterini bu kadar net ve özgün hatırlıyorsam dünyanın kalan kısmıda aşagı yukarı aynı oranda hatırlıyordur.kaldı ki Joker karakteri kanaatimce en güzel oturan karakterdi(bunu belirtmiştim)
    Bütçe konusunda sana az da olsa katılmakla beraber yanıldıgını düşünüyorum,bir yerde hasılatlarını karşılaştırıp fark belli oluyor demişsin, sende biliyorsunki film bütçeleri aşagı yukarı belli bir limiti aşmaz böyle düşünürsen %20 den fazla bir bütçe artışı var ve örnegin avatar 237m dolardı sanırsam şimdi böyle bakınca 185 den 237 ye 50 kusur milyon dolar arttı diye 1.7milyar dolar daha fazla kar etti burda da fark belli oluyor desem ne kadar doğru olur...Tabiki dogru değil kaldı ki Birçok eleştirmen D.k ın gişe başarısının sinema tarihinde ender görülecek şanslardan oldugunda hemfikir bu yoruma bende katılıp asıl aklımdaki tartışmaya geçiyorum;
    Benim düşünceme göre son 3-4 yıldır şu grev ve krizlerden sonra Filmler genel manada özellikle 98-2006 yılları arasındaki kalitesini kaybetti ve arada yapılan nispeten büyük filmler güzel pazarlama teknikleriyle iyi hasılat ve hakettiklerinden fazla övgüler aldılar ben buna en büyük örnegin son 2 oskar töreni oldugunu düşünüyorum.bir diğer örnegin ise Muhteşem bir film oldugunu kabul etmekle beraber kusursuz bir pazarlama efsanesi oldugunu düşündügüm Avatar dır.
    Anlatmak istedigimi anlatabildimmi bilmiyorum ama en azından okudugunuz için teşekkür ederim ne zamandır yazmak istiyordum.ilginize teşekkürler.
    p.s. :begins le ilgili yazınıda okudum,güzeldi.

    -Benzema

    YanıtlaSil
  17. @Benzema
    Her şey iyi güzel de filmin tüm güzelliğini efekte bağlaman işi bozuyor :) Dediğim gibi bütçe olarak neredeyse hiç fark olmamasına rağmen, The Dark Knight'ın güzelliğini efekte bağlamak olmuyor :)

    Evet bütçe konusunda bir yerden sonra istesen de daha fazla harcayamıyorsun. Ama burda da şöyle bir sorun var. Batman Begins'le The Dark Knight'nin arasında pek fark yok. Yani demekki Begins'e de para harcanmış. Yani The Dark Knight'den aşağı kalmamış hiçbir konuda. Zaten aradaki farkın önemli kısmı da oyuncu sayısının artmasıyla iyice önemsiz hale geliyor.

    Hasılat konusunu şunun için örnek verdim. Mesela 2 farklı filmin hasılatı birbirine örnek olarak verilmez ama seri olan filmlerde hasılat fikir verir. Mesela Avatar The Dark Knight'den daha fazla izlendi diye, The Dark Knight'den daha iyi film denilemez. Ama Avatar 2, Avatar'dan daha az izlenirse Avatar 2'nin Avatar'a göre daha kötü olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü spesifik bir küme oluşmuş oluyor. Hani Begins 150'ye çekilip 370 kazandırırken, The Dark Knight'e de 185'e çekilip 400-450 kazandırmış olsa öyle hasılatlara pek referans yapamazdık da arada muazzam bir fark var. Teki 170 milyon dolar kazandırırken, diğeri neredeyse 850 milyon dolar kazandırdı. İşte burda sayılar konuşuyor diyoruz o zaman ister istemez :)

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...