16 Mayıs 2012 Çarşamba

08-15 Mayıs 2012 Film Yorumları

Güzel bir hafta idi. Filmlerin büyük kısmını tavsiye ederim. Müstakil yazımız da var 3 adet;

- Extremely Loud & Incredibly Close (2011)
- Che: Part Two (2008) (gelecek)
- Che: Part One (2008) (gelecek)




Kaç defa izledim şu seriyi, bilmiyorum. Her defasında göz açıp kapayıncaya kadar bitiyorlar. Hani zaman denen şeyin göreceliliği üzerine ihtisas yapanlar, eğer şu seriyi izleme imkanı bulurlarsa, ortaya koyacakları tezler vesaire çok daha farklı ve görecelilik açısından oldukça pozitif renkler barındırır. Einstein filan kaçırdı bu fırsatı, günümüz teori fizikçilerine naçizane duyurumdur; bir de bu açıdan bakınız efendim olaya :)

Yüzüklerin Efendisi sevgim çok fazla ama nedense üzerine şöyle tam bir inceleme yazısı yazmıyorum. Layık olmayacağını bildiğimden yazmıyorum sanırım ama bu bir bahane olmamalı. Her izleyen, illa bir şeyler yazmalı bu seriyle ilgili. Ne bileyim en azından Peter Jackson'a methiyeler düzsünler sadece veya Tolkien'in insan olamayacağına dair tumturaklı bıt bıtlar savuştursunlar. Ama yapsınlar bir şeyler.

Ufak yorumsuz geçmeyeyim dedim. Hafiften de bir mim olsun bu yorum. Sonradan şöyle en az 50-60 sayfa tutacak, tüm seriyi kapsayacak detaylı bir inceleme yazısı niyetimi hatırlatmak amacıyla da kalsın buralarda.

İzlemeyen yoktur sanırım. Varsa da lütfen insan içinde söylemesin :)

Puan konusunda ne diyebilirim bilmiyorum. Blogu takip edenler bilir, titizimdir puanlamada. Ama şu seride titizlenmeyi gereksiz ve -tamam itiraf ediyorum- çok zor buluyorum. Dolayısıyla orasına burasına hiç bakmadan gönlü rahat bir şekilde yapıştırıyorum;

The Lord of the Rings: The Return of the King (2003) 10 / 10
Devamını Oku

13 Mayıs 2012 Pazar

Extremely Loud & Incredibly Close (2011) - Thomas Horn...


Abd'ye olan antisempatimin boyutlarıyla ilgili farklı tahminlerim olmuştur zaman içerisinde. Genelde yükseklerdedir bu libido. Geri kalan zamanlarda da, daha yüksektir. Öyle geçinememişizdir gitmiştir kendileriyle. "Ne alakası var şimdi bunun" demeyin. Güzel bir şey söyleyeceğim sanırım. O yüzden yerini yapıyorum.

11 Eylül gibi bir facia yaşanmış. Tamam işin komplo teorisi kısmı da oldukça zengin öğeler barındırıyor lakin sonuçta böyle bir olay yaşandı. Ve yeni milenyumun kırılma noktası oldu. O kadar vahşi, o kadar etkili ve bir o kadar da derinden izler bırakan bir olay! İşin garip tarafı şu ki, her konuda kendisini kurban gösteren bu ülke, 11 Eylül mevzusunu -kendi açısından- sinemaya layıkıyla yansıtmadı. Hani saysak, en fazla 10-15 tane film sayabiliriz. Olayın etki devasalığıyla bu olayı odaklaştırmış film sayısındaki orantısızlık gerçekten garip geliyor. Sebeplerine bakılmalı ama havada karada çok daha fazla film yapıp, insanları daha da İslamofobik yapma niyetlerini sonuna kadar gözlerimize sokmaları gerekirdi.

Devamını Oku
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...