Bloga izlediğim her filmi yazmıyorum. Önce '7 ve üstü puan alan filmleri yazayım' dedim ama bu sefer de çok az film yazabilecektim. Puan konusunda cimri olduğum için sadece puan sınırı koymanın mantıklı olmadığına karar verdim sonra. Şuanki kıstasım; 7 ve üstü puan alan filmlerle Benim açımdan hikayesi olan filmler. Bab'Aziz hikayesi olanlar kısmına dahil.
2005... Lise son sınıftaydım. 11 Eylül'ün hasar tespitiyle geçmiş yılların sonu, Müslüman köklerinden utanan insanların bile enkaz kaldırma çalışmalarına gönüllü katıldığı ve yeniden inşaanın hafiften başladığı yıllardı.
Tunuslu senarist-yönetmen Nacer Khemir'in bir film çektiğini duymuştum. Konu bizdendi; Tasavvuf özelinde İslam'ın özü nedir? Festival filmi olacaktı. İzlemem için en az 2 sene beklemem gerekecekti bu sebeple. Zaman aktı ve festival festival dolaşmaya başladı film. İstanbul'a da geldi ama nedense gitmek nasip olmadı. Filmi unutmuştum ki, 2008'deki ABD gezimde, İran'lı bir arkadaşım durduk yere bu filmle övünmeye başladı sinema okuyan diğer bir arkadaşıma karşı. Sanki 'İslam'ı siz öyle biliyorsunuz ama aslında böyle' der gibi. O an ikisinin o saçma tartışmasının, bir tek filmi hatırlamama yaradığını farkettim.
Film yine gündemimdeydi. Bu sefer kesin izleyecektim. Ufak bir uğraştan sonra DVDsini buldum bir arkadaştan. Kendimi hazırladım, diski koydum playera bir de ne göreyim altyazı yok. Şu naciz hayatımın aklımda kalan hüsranlarından biri o an vuku buldu.
Yine bir şekilde kaynayıp gitmişti film. En sonunda 2006 ve 2008 hüsranlarından sonra bu sene nette gezinirken Tr altyazısıyla karşılaştım. Filmi de edindikten sonra başladım seyre.
Film öncelikle öyle uçan kaçan filmi değil. Bu tür beklentileri olanlar izlemesin bile. Film daha çok 'bazı temsiller ve ufak semboller üzerinden çok şeyler anlatmak isteyen' bir yapım.
Film mükemmel denilecek bir sesin Kur'an kıraatıyla ve hemen ertesinde filmin neyi konu edineceğini görsel hafızamıza kazıyan şu güzel vecizle başlıyor; Dünyadaki ruhlar kadar Allah'a giden yol vardır.
Evet film tek kelimeyle ifade edilecek olsa, izleyenlerin ekseriyetinin kullanacağı kelime yol olacaktır. Film tam anlamıyla bir yol hikayesi. Filmimize ismini de veren başrolümüz Bab'Aziz ve fırlama torunu Ishtar'ın başlamış oldukları gizemli bir yolculuk bu.
Şark kültürüne biraz eğilmiş kişiler 1001 Gece Masalları'nı bilir. İslam kültürüne merak salmış kişiler de İmam-ı Gazali, İnb-i Arabi, Mevlana, İmam-ı Rabbani ve Bediüzzaman'ın eserlerinde sıklıkla kullandığı dilden haberdardır. İşte bu iki kültürün mükemmel bir bileşkesi gibi bu film. Ne tam olarak 1001 gece masalı ne de tam olarak bu İslam büyüklerinin anlattığı hikayelerden biri. Yönetmen bunlardan birini tercih etmek yerine hepsini harmanlamayı seçmiş, güzel de yapmış hani. Hal böyle olunca anlatılan bu yol hikayesi, hikmet öğeleri içeren büyüleyici bir masal halini almış.
Yönetmenin neden bu kadar az film çekmiş olduğunu bir türlü anlamlandıramadım bu filmden sonra. Böylesine yetenekli bir yönetmenin 3 film çekmiş olması yazık cidden.
Filmle ilgili söylenmezse günah olan bir şey varsa kesinlikle müzikleridir diye düşünüyorum. Özellikle 2-3 müzik var ki herkesin winampında loop manyağı yapacağı cinsten.
Filmin neleri anlattığını kendimce anlatmak isterdim ama spoilere girmeden bunu yapabileceğimi sanmıyorum. En azından bu başlık böyle kalsın, başka bir başlıkta da filmin kritiğini yapmayı düşünüyorum. Zira hayatını mütemadiyen 'Yol'la ifade eden biri olarak, filmle ilgili söylemek istediğim bir hayli şey var...