3 Aralık 2011 Cumartesi

En İyi 100 Türk Filmi - Bir Garip Liste!


Eylül ayının başında En İyi 100 Türk Filmi'ni seçmek üzere kurulmuş bir siteye denk gelmiştim. 'Sinema' dergisinin organize ettiği bir anketti bu ve Türk sinemasında eksikliğini buram buram hissettiğimiz konulardan biri olan film listeleri mevzusuna dikkat çekeceği için önemsemiştim. Öncelikle sinema tarihçilerinden Agah Özgüç danışmanlığında 350 filmlik genel bir havuz oluşturulmuştu ve bizlerin burada oylama yapmamızı istiyorlardı.

Tabii heyecanla girdim 350 filmi göreceğim listeye. Bir de ne göreyim. Yok yok hala inanmıyordum gördüğüme ama sonradan birkaç kişiye daha baktırdım ve hazin gerçekle yüzleşmek zorunda kaldım. Gördüğüm film, Recep İvedik'ti. Evet, En İyi 100 Türk Filmi sloganıyla yola çıkmış bir organizasyonsunuz ve o 100 filme aday olan filmlerden biri de de Recep İvedik! Tabii o an soğudum anketten ve bir daha haberim olmadı listeden. Gerçi yine de olmazdı ama son bir merakla sonuçlar açıklanınca bakma ihtiyacı hissettim. Acaba 100 filmden biri de Recep İvedik olacak mıydı!? Olursa, bu durumu nasıl okumalıydı!? Gerçekten 'en iyi' filmlerden biri olduğunu düşündükleri için mi yoksa En İyi 100 Türk filmine aday gösteren insanlarla dalga geçmek için mi seçmiş olurlardı Recep İvedik'i!?

Neyse efendim bu düşüncelerle 100 filme bakmaya başladım. Hem de aşağıdan yukarı! Zira seçilmiş olsa seçilme amacının bu dalga geçmeli şık olması çok büyük ihtimaldi ve bu durumda da en iyi ihtimalle aşağılarda bir yerde olurdu. Yavaş yavaş bakmaya başladım. 90'a geldiğimde hala yoktu. Sonra azmettim ve biraz daha bakmaya devam ettim. Evet evet 80'e geldiğimde hala yoktu. Artık içimde biraz biraz neşe tomurcukları açılmaya başlamıştı. Nasılsa 80'e kadar karşılaşmamışsam, bundan sonra karşılaşma oranım çok düşüktü. Bu neşeyle bakmaya devam ettim. 70-60 derken hala ortalıklarda yoktu Recep İvedik. Listeye kaybettiğim güven geri mi geliyordu ne?

Tam bu esnada, sayfanın yukarısına doğru cesaretle karışık bir rahatlıkla bakan gözlerimin, kalbime enterasan diye tanımlayabileceğim sinyaller yolladığını fark ettim. Türk Sineması'nın en iyi 100 filminden biri olarak seçilmişti Recep İvedik. Hem de Hokkabaz ve Yaşamın Kıyısında gibi filmleri sollayarak. Hem de Pardon gibi bir filmin daha ilk 350'ye giremediği bir listede! Pardon mevzusuna daha derinden girmedim bilerek. Zira Recep İvedik'in 54. sırada olmasının mı daha garip, Pardon'un ilk 350'de bile olmamasının mı daha garip olduğunu düşünürken birkaç defa error verdi beynim. Daha da düşmeyeyim dedim üstüne.

Derginin yayın yönetmeni Senem İşmen, Sabah Gazetesi'ne verdiği röportajda 'Oylamada modern Türk sineması, eski filmlere göre biraz daha baskın görünüyor. Oy verenlerin yaşları daha genç olduğu için eski filmleri bilmiyorlar.' gibi bir şey söylemiş. Kendi adıma söyleyeyim. Ben seçenlere bir şey demiyorum. Hatta olasılık seviyesini bilmesem de dalga geçme amacıyla seçildiğini bile düşünüyorum bazı filmlerin.

Gördüğünüz üzere hiçbir şeye değinmedim. Ne Şener Şen'e ne Yavuz Turgul'a ne Nuri Bilge Ceylan'a ne de x, y, z, ....., t'ye. Neyse, bu konu üzerine yazdım ya, hem de daha yazmak için kendime söz verdiğim filmler dururken...

Hadi filmleri de ekleyelim adetten :)

1- Eşkıya (1996)
2- Selvi Boylum Al Yazmalım (1977)
3- Hababam Sınıfı (1975)
4- Babam ve Oğlum (2005)
5- Züğürt Ağa (1985)
6- Masumiyet (1997)
7- Ağır Roman (1997)
8- Muhsin Bey (1986)
9- Yol (1981)
10- Neşeli Günler (1978)
11- Tosun Paşa (1976)
12- Uçurtmayı Vurmasınlar (1989)
13- Vizontele (2000)
14- Issız Adam (2008)
15- G.O.R.A (2003)
16- Süt Kardeşler (1976)
17- Kibar Feyzo (1978)
18- Nefes: Vatan Sağolsun (2009)
19- Çiçek Abbas (1982)
20- Gemide (1998)
21- Kader (2006)
22- Kaybedenler Kulübü (2011)
23- Her şey Çok Güzel Olacak (1998)
24- Canım Kardeşim (1973)
25- Uzak (2002)
26- Av Mevsimi (2010)
27- Gönül Yarası (2005)
28- Anayurt Oteli (1987)
29- Vavien (2009)
30- Üç Maymun (2008)
31- Sevmek Zamanı (1965)
32- Arabesk (1988)
33- Sürü (1978)
34- Mustafa Hakkında Her Şey (2004)
35- Kapıcılar Kralı (1976)
36- Umut (1970)
37- Tabutta Rövaşata (1996)
38- Başka Dilde Aşk (2009)
39- Sonbahar (2008)
40- Tatar Ramazan (1990)
41- Bizim Aile (1975)
42- Karpuz Kapuğundan Gemiler Yapmak (2002)
43- Susuz Yaz (1963)
44- Gülen gözler (1977)
45- Güneşi Gördüm (2009)
46- Şekerpare (1983)
47- Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? (2005)
48- Beynelmilel (2006)
49- Kosmos (2010)
50- Bal (2010)
51- Ah Nerede (1975)
52- Dila Hanım (1977)
53- Sultan (1978)
54- ************************************** (2008)
55- Takva (2005)
56- Vesikalı Yarim (1968)
57- Yazı Tura (2003)
58- Yılanların Öcü (1962)
59- Anlat İstanbul (2005)
60- Hokkabaz (2006)
61- Neredesin Firuze (2003)
62- Mavi Boncuk (1974)
63- Kurtlar Vadisi Irak (2005)
64- Yaşamın Kıyısında (2007)
65- Aaahh Belinda (1986)
66- Namuslu (1984)
67- Ah Güzel İstanbul (1966)
68- Otobüs (1974)
69- İstanbul Kanatlarımın Altında (1996)
70- Çoğunluk (2010)
71- Zübük (1980)
72- Hayat Var (2008)
73- Dönüş (1972)
74- Korkuyorum Anne (2004)
75- Selamsız Bandosu (1987)
76- Beş Vakit (2006)
77- Dondurmam Gaymak (2005)
78- İklimler (2006)
79- Teyzem (1986)
80- Piano Piano Bacaksız (1991)
81- Yumurta (2007)
82- Fikrimin İnce Gülü-Sarı Mercedes (1992)
83- Arkadaş (1974)
84- Turist Ömer (1964)
85- Dar Alanda Kısa Paslaşmalar (2000)
86- Gurbet Kuşları (1964)
87- Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni (1990)
88- Yazgı (2001)
89- İki Dil Bir Bavul (2008)
90- Gelin (1973)
91- Adı Vasfiye (1985)
92- Salkım Hanım'ın Taneleri (1999)
93- Bereketli Topraklar Üzerinde (1979)
94- Mayıs Sıkıntısı (1999)
95- Dünyayı Kurtaran Adam (1982)
96- Acı Hayat (1962)
97- Berlin in Berlin (1993)
98- Düttürü Dünya (1988)
99- Dokuz (2002)
100- Hamam (1996)

*: Böylelikle içimdeki baskıcı-faşist-hunhar ve de sansürcü zihniyeti de gördünüz :oleyo:
Evet buyum ben, böhhhhh.
Devamını Oku

1 Aralık 2011 Perşembe

21-30 Kasım 2011 Filmleri

Hem evle ilgili tadilat hem bir dergi için yazdığım yazının devamlı güncellenmesi gerekliliği hem de okula gidip gelmelerim sebebiyle bu güzel Kasım'ın son 10 günü çok kısır geçti film izleme açısından. Normalde bu başlık formatına geçtiğimden beri -ortalama olarak- 10 film izlemiş olurdum, 10 günlük periyotlarda. Şimdi başlığı yazarken ciddi manada bir boşluk hissettim sayfada. Zira toplam izlediğim film sayısı 3'te kalmış durumda (: Ve bu 3 filmden tekine ayrı yazı yazmayı planlıyorum ilk müsait zamanımda. Dolayısıyla 2 tane ufak yorum oldu bu sefer. Aralık'ın başındaki periyotta, bu açığı kapatmayı umaraktan yorumlarımıza geçelim (:


-In the Mood for Love (2000) (daha sonra müstakil yazı gelecek, en azından öyle umuyorum (: )





Geçmiş yıllarda orasından burasından izlediğim filmlerdendi The Conversation. Meğerse hiçbir şey anlamamışım. Övmeye kelimelerin yetmeyeceği yönetmenlerden Francis Ford Coppola'nın en iyi filmlerinden biriymiş halbuki. Geç kalmışız vesselam.

Bu filmi saklamalı, 'film nasıl çekilir' gibi derslerde baş uçta durmalı vs vs. Karakter analizinden tutun paranoyaya, suçluluk duygusundan tutun sürprizlere kadar ne ararsanız var bu filmde. Hele bir kamera kullanımı var ki, filme resmen başka boyut kazandırmış. Aynı kamera kullanımı başka bir filmde olsa belki de gereksiz diye eleştirilecekken, dinleme işiyle uğraşan bir karakterin kadraj manyağı hale getirilmesi inanılmaz olmuş.

Film garip. Hem dramın en ağırı var hem de hüznün en anlaşılmaz hali. Bunları da Coppola amcanın müthiş replikleriyle bütünleşmiş süper kurgusuyla izlememek gerçekten ayıp, söylemesi benden (: Gene Hackman döktürüyor yine. Zaten ne zaman 'vasat' oynadı ki!

The Conversation (1974) 8 / 10



Ortaokul yıllarımda çıkan kitaplarının, hiç sevmediğim 'ukela' kızların elinden düşmemesi sebebiyle yıllarca hunharca duygular beslediğim bu serinin son filmi de böylelikle izlenmiş oldu bu gözler tarafından. Seriyle ilgili genel kanaatim, ortada bir yerlerde. Ne öyle üzerine methiyeler düzülecek ne de yıllarca uzak kalmamı sağlamış 'aman Harry Potter mı uzak kalsın' repliklerini sarf ettirecek bir seri değil bu. Dolayısıyla izlenmezse bir şey kaybedilmeyip izlendiğinde de bir şey kazanılmayacağı bir seri.

Son iki filmde her şeyiyle açık seçik belli olan karanlık, seriyle ilgili fikirlerimi illa biraz yukarı çekmiştir. Zira gerçekten çocuk filmi söylemlerini silen bir algı yarattı, bu karanlık atmosfer. Keşke ilk filmden beri yapılsaydı ama o zaman da serinin takipçilerinin çoğunluğunu oluşturan çocuk kesim yakalanamazdı tabii.

Neyse ya Hu. İşte öyle bir seriydi. Ben izlediğim için pişman değilim. Son iki filmdeki müzikler de bir hayli üst seviyeydi. Sadece müzikleri için bile izlerim, şuan hiç izlememiş olsam (:

Seri uzun olunca üzerine de çok şey deniyor. Ama hiç niyetim yok. Boşa vakit kaybetmeden, hakkını da yemeden son filme puanımızı verip Harry Potter sayfasını kapatayım kendimce.

Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2011) 7 / 10
Devamını Oku
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...