3 Ekim 2010 Pazar

True Grit - 25 Aralık'a Daha Çok Var...


Bu senenin iştah kabartan filmlerinden biri, belki de en fazla kabartanı, Benim için True Grit. Çok sağlam bir film geliyormuş hissi uyandırmıştı gelen ilk haberlerden sonra. Şimdi fragmanı gördükten sonra aynelyakin biliyorum ki, iştahımın kabarması yerindeymiş.


Yeni arıza karakterimizin seçimi filmin başarısını neredeyse garantiliyor. Hepimizin 'Dude'si Jeff Bridges, üstlenmiş durumda Rooster Cogburn rolünü. Haddimi aşıyor olabilirim ama John Wayne'den bile fazla yakışmış role. Bence bundan sonra ikinci bir Dude etkisi yaratabilir Jeff Bridges'e Rooster rolü. O kadar yakışmış...


Filmin bir diğer ağır topu Film Machine. Nam-ı diğer Matt Damon, Bendenizin dikkatini Good Will Hunting'le çekmişti ve bir daha da ilgi çeperimden kurtulamadı. Oyunculuk kariyerine 1988'de başladıktan sonra, sadece 1994 senesinde herhangi bir filmde rol almayıp geri kalan tüm senelerde ikişer-üçer bazen de dörder film çekerek, insanüstü performansını mükemmel istikrarla da süslemesi çok saygıdeğer bir yere koymamı sağlıyor Matt'i. Fakat buna rağmen bu filme gidip gitmeyeceğinden tam emin değildim taaaa ki rolü açıklanana kadar. Bu filmde tek bir rolde rol alabilirdi nitekim o rolde izleyeceğiz. Ama burada da şöyle bi durum var eğer 69'daki gibi üstün körü yazılmışsa bu rol Matt'e yazık olur.


Yıldızı gerektiği kadar parlamayan Josh Brolin de kadroda. Rollerin azizliği midir bilmem bir türlü birinci sınıfa çıkamadı bugüne kadar. Ama çoğu kişinin saygıdeğer oyuncular listesinin en başlarında olduğundan şüphem yok. İlk filmin vasat altı rollerinden bir başkası olan Tom Chaney'i canlandıracak filmde. İyi rolleri bile kötü adam gibi oynadığını düşünürsek, Josh Brolin'i 'kendisi için biçilmiş kaftan bulan' ikinci oyuncu ilan edebiliriz Jeff Bridges'ten sonra.


Filmin ana sloganı bu sefer gerçekten 'İntikam'. 69'dakinde de hafiften hissediliyordu ama ana konu intikam değildi. Ana konu olmamasını (dediğim gibi) Tom'un sönük karakteri sağlıyordu. Bu sefer elimizde sağlam bir Tom olduğuna göre, intikam duygusunu perdeden bize hissettirme sorumluluğunun geri kalanı için Mattie biraz daha önem kazanıyor. Mattie ilk filmde 2 esas karakterden biriydi ve Kim Darby tarafından çok güzel hayat bulmuştu. Mattie'yi cismini ilk defa gördüğüm Hailee Steinfeld isminde genç bir kız canlandırıyor bu sefer. Edindiğim ilk intibah itibariyle de Mattie'nin o kendinden emin, haddini bilmez hırçınlığını gayet güzel kotarmış. En merak ettiğim performans bu sanırım, diğerlerinden eminim :)


Vee son olarak Coen kardeşler...
Western'e yabancı olmadıklarını O Brother, Where Art Thou? ve modern western sayılabilecek No Country For Old Men'le ispatladılar. İlk filmin gölgesinde kalmayacakları garanti gibi olsa da özgünlükleri hep tartışılacak gibime geliyor. Filmin başındaki idam sahnesi, babamızın silahı, kulübe sahnesi ve filmin sonundaki 4'e 1 düellonun neredeyse ilk filmle tıpatıp aynı olmasını, sadece ölü babamızın tabuttayken yüzünü göstermeyle akıllardan silebileceklerini düşünmüyorlardır umarım. Hee tabii bir de göz bandını sol değilde sağ göze takarak :D

1 yorum:

  1. Bundan da ilk filmden de haberim yoktu açıkçası. Fragman çok hoşuma gitti. Ağır ama kaliteli gibi.

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...