27 Ocak 2011 Perşembe
Toy Story 3 (2010) - Efsane, Efsanevi Biçimde Dönmüş
Kıpır kıpır hatta hıpır zıpır bir çocukluk yaşamama rağmen oyuncaklarla aram hiçbir zaman, o kadar da iyi olmamıştır. Zorla aldırdığım 2-3 oyuncak dışında sevdiğim de olmadı. Nedense sokaklar daha çekici geliyordu, eve geldiğimde de sokak için enerjimi saklamam gerekiyordu :) Böylelikle oyuncaklara bir türlü vakit kalmıyordu. Şuan bile bundan 17-18 sene önce alınmış oyuncaklarım hala gıcır gıcır durumdalar ve eve gelen çocukların bir numaralı eğlence materyalleri.
Sanırım, oyuncakların hayatımdaki yerinin o kadar da önemli olmaması sebebiyle 1995 yılında Toy Story serisinin ilk filmi çıktığında hiç dikkatimi çekmemişti film ve ilerleyen yıllarda da bilinçli bir şekilde izlemedim seriyi. Yıllar ilerledikçe bir Pixar şenliğidir, aldı başını gitti. İşte o Pixar'ın ilk işi Toy Story. Öyle güçlü bir referansa sahip seri.
Toy Story'den sonra Pixar'ın da büyük katkılarıyla animasyon filmleri, çok önemli ataklarda bulundu. Ve 1999 yılında Toy Story'nin ikinci filmi yapıldı. Oyuncaklarla zaten aram yoktu çocukken, üstüne bir de yaş ilerlemişken izlemem imkansızdı ikinci filmi. Nitekim onu da izlemedim. Sonraki yıllarda çok güzel animasyonlara denk gelip animasyonlarla aramı düzeltmiş olsam da bir türlü bu seriyi izlemedim.
2005 yılıydı sanırım. Toy Story serisinin bir filminin daha yapılacağı haberini duymuştum. Animasyon filmleri artık ikinci sınıf film olmaktan kurtulmak üzereydi bu zamanlarda. Böyle bir ortamın oluşmasının belki de en büyük adımı olan Toy Story'e bir selam mahiyetinde olacağından, ilk defa ısınmıştım seriye ama yine izlemek nasip olmadı. Bir de ne yalan söyliyim diğer animasyonlara göre bu serinin çizimlerini beğenmiyordum poster ve fragmanlarda gördüğüm kadarıyla. 2007 yılında gelen üçüncü filmin kesinleştiği haberiyle artık iyice merak etmeye başladım seriyi. Tabii bu arada ilk iki filmin çok beğenildiğini hatta Top 250 listelerinde mütemadiyen yer aldığını atlamayalım. Yani tüm sinema mekanizması ''bu seriyi izle'' diyordu.
En sonunda geçen sene büyük sükseler sonunda son film çıktı. Vizyona girer girmez, inanılmaz bir gümbürtü koptu. Sanki tüm ABD, tüm dünya bu filmin gelmesini bekliyormuşçasına filme saldırıya geçti. Her dergi, gazete, sinema sitesi bu filmle ilgili övgüler yayımlamaya başladı. Top 250'de 7. sıraya kadar çıktığını bu gözler bile gördü. Bu tip durumlar hiç bana göre değildir. Bir şey haddinden fazla popülerleşirse orda yokumdur. Ve yine gitmedim sinemaya.
25 Ocak'ta Oscar adayları açıklandığında, animasyon dalındaki yerini çoktan almıştı Toy Story 3. Animasyon kategorisi bir yana, geçen sene Up'ın açtığı ''bir animasyonun En İyi Film adaylığı kapması'' durumunu devam da ettiriyordu. İşte bu sebeple nihayet izlemeye kadar verdim ve geçtiğimiz 2 günde ilk iki filmi ve az önce de son filmi izledim.
Arkadaşlar lafı uzatmadan söyleyeyim. Film müthiş, müthiş... Bir animasyon filmi bir insanı ne kadar etkileyebilirse/etkileyebilecekse o kadar etkiliyor, Toy Story 3. İnanılmaz bir 100 dakika. İlk iki film de güzel hatta çok güzeller ama bu son film bambaşka. Hani bir kalıp vardır ya ''efsane geri döndü'' diye. Üçüncü film kesinlikle öyle yapmış. Hatta bir adım öteye taşımış bu kalıbı ve efsane, efsanevi bir şekilde geri dönmüş.
Devam filmlerinin ortak bir handikapı vardır, daha doğrusu devam filmlerini yapanların. Devam etmek için kasarlar da kasarlar. İlk filmlerle alaka kuracağız diye zorlarlar da zorlarlar. Verilen 11 yıllık araya rağmen bu filmde bu da yok. Kendi müstakil hikayesine sahip ama aynı zamanda ilk iki filmle mükemmel bir uyuma da sahip. Senaryo çok güzel işleniyor ve özellikle mükemmel bitiriliyor film. Öyle mükemmel mesajlar barındırıyor ki film, insanın taa içine tam hedefe gidiyor sinyaller. Duygulanmayan, ağlamayan insan değil, o derece :)
Değinmeden geçemeyeceğim; filmleri dublajlı izledim. Türkler olarak mükemmel dublajlar yapabiliyoruz, özellikle de animasyon filmlerinde. Dublaj genel olarak çok güzeldi. Ama dublaja değinmemin asıl sebebi Gürdal Tosun. Üçüncü filme, ilk iki filmde dinazor Rex'i seslendiren Gürdal Tosun'u duyamayacağımı bile bile başladım. Bu bile yeteri kadar garipti. Allah rahmet eylesin...
Söz dublajdan açılmışken üçüncü filmin bomba dublaj castına değinmeden geçmek olmaz. Filmdeki Barbie bebek karakterini Beren Saat, Barbie bebeğin erkek olanını yani Ken'i de Kıvanç Tatlıtuğ seslendirmiş. Her kim o karakterlere bu iki ismi seçmişse gözlerinden öpüyorum. Gece gece acayip güldüm :)
Ve-l hasıl çok güzel filmdi. İzleyin izletin. 1 milyar dolar hasılatı anasının ak sütü kadar haketmiş film. Devamı gelirse 5-10 değil, 100'e kadar izlerim. Ellerini korkak alıştırmasınlar :)
Son sözüm de şudur: arkadaşlar biliyorsunuz Inception genel bir görülmemezlikten geliniyor ödül organizasyonlarınca. Oscar'da da durum aynı. En İyi Film ödülünü Inception'a vermeyecekleri neredeyse kesin gibi. Hazır adaylığı varken, bir ilki gerçekleştirip ilgili ödülü Toy Story 3 alırsa ettiğim tüm küfürleri geri alacağım :) Gerçi animasyon filmlerinin En İyi Film ödülünü almasına sıcak bakan biri değilim, onu da belirtmiş olayım.
Etiketler:
2010,
ABD,
Animasyon,
Film Yazısı,
Oyuncak Hikayesi 3,
Sinema,
Toy Story 3
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.