23 Mart 2012 Cuma

The Girl with the Dragon Tattoo (2011)


Ejderha Dövmeli Kız, bilindiği üzere bir roman. Bu romanın önce süksesiz İsveç yapımlı film serisi (3 filmlik) yapıldı. Zamanla serinin bu süksesizliği, haddinden fazla sükselilikle yer değiştirdi. Extended Cut'larının Türkçe altyazısı olmadığından zamanında izleyemedim her ne kadar merak etsem de. Bu sürümler için altyazılar geldiğinde ise David Fincher'in uyarlamasının yola çıktığı haberleri düştü. Her ne kadar kendimden iğrensem de, evet izlemedim ilk seriyi bu haber üzerine. İzlersem, muhtemelen daha iyi olacak olan bu yoldaki uyarlamayı izlerken daha az heyecan duyacaktım. Bir nevi sinemasever kaypaklığı diyelim mevzuya ve daha fazla deşmeyelim :)

Film, romandan bağımsız düşünüldüğünde oldukça muazzam rejisi olan bir yapım olmuş. Özellikle filmin ilk yarısında öldüm öldüm dirildim. O ne güzel çekimdir, o ne muhteşem yaratılmış bir atmosferdir. İskandinavya'nın kendine has karanlığına öyle güzel bir gerilim katmış ki David Fincher, resmen boyut atlamış yaratılan dünya.

Ama bu güzellikler ters tepti sanırım. Zira o kadar büyük beklentiler içine girdim ki ilk yarıda, dedim herhalde son zamanların en güzel filmlerinden biriyle karşı karşıyayım. Değilmişim meğer. Sonrasında güzel bir tempo düşüklüğüyle karşılaştım. Vurgun yemiş dalgıçlar misali karaya vurdum bile diyebilirim. İlk yarıdaki o muhteşemlik, yerini güzelliğe bıraktı (belki da güzelüstülüğe).

Yapım genel itibariyle çok hoş. Son zamanlarda çekilmiş en tutarlı, en prodüksiyonunun altında ezilmemiş filmi bile olabilir hatta. David Fincher'in artık gedikli müzikçileri olan abiler yine güzel güzel müzikler yapmışlar. Ve prodüksiyonun ortaya koyduğu genel üslupla oldukça tutarlı. Filme kesinlikle artı değer katmışlar. Zaten film öncesinde, önce teaser ile sonra da fragmanla bu müzikler belli etmişlerdi kendilerini. Bir fragman hastası olarak belirtmeden edemeyeceğim bu arada, bu filmin fragmanları inanılmaz enfestir. İzlemediğim gün neredeyse yok. Filmden sonra bile hala izlemeye devam ediyorum. Hala da gram sıkılmamış durumdayım. Ama hak ediyor. İzlemeyen varsa izlesin, sevmeyen varsa sevsin :oleyo:


Filmin en güzel yanlarından biri de Rooney Mara. Kendisini ilk olarak yine David Fincher'in çektiği The Social Network filmiyle tanıdım ilk. Filmi izlemeyen vardır diye sahneyi söylemeyelim ama kısa bir roldü ve özellikle dikkatimi çekmişti orada. Oyunculuk olarak pek bir farkındalık oluşturmamıştı ama yine de dikkatimi çekmişti. Hatta bu gibi tamamen üstünden ilerleyeceği bir filmin altından kalkabileceğini hiç mi hiç sanmıyorum. Ama fena halde yanılttı beni. O kadar sağlam oynamış ki, son yıllarda tek filmlik parıldayan genç aktrislerden olmayacağını düşünüyorum. 2013'te şuan için beklediğim 2 filmi var kendisinin. Ve her iki film de oldukça saygın kişilerin üstlendiği yapımlar. İlki, iyisiyle kötüsüyle pek çok filmini beğendiğim Steven Soderbergh'in The Bitter Pill'i; ikincisi ise son zamanlarda en yüce yönetmenim haline gelen Terrence Malick'in Lawless'i. Boşa bekletmez umarım :)

Filmin bir diğer ayağı da yeni James Bondumuz Daniel Craig. Ben fena halde beğeniyorum bu abiyi. Şuana kadar hiçbir performansını vasat altı bulmadım. Bir iki hatalı yapımda bulunmuş olsa da son zamanların en başarılı 20 aktöründen biridir kesinlikle gözümde. Bu filmde de yine diğer performanslarındaki gibi iyiydi.

Son olarak da süresinin biraz daha kısa olması daha yerinde olurdu diyorum filme dair ve kesinlikle izlenmesi gerekli 2011 filmlerinden biri olduğuna kişisel şahitlik ediyorum :)

7 / 10

3 yorum:

  1. Bu filmi ve kitabını o kadar merak ettiğim halde ne izleyebildim ne de okuyabildim. Ben de senin gibi fragman hastasıyım. Hatta öyle ki, fragmanlar bana filmlerden daha çekici geliyor. :D

    Film hakkındaki yorumunu okumaya başlayınca 'Heh, Mehmet film yorumuna böyle başladıysa kesin harikadır.' dedim ki sonra bir durağanlık geldi. Ama sonunu güzel bağladın. :D Başroldeki ablayı hiç görmemiştim. Bu filmin fragmanıyla tanıdım ve sırf onun için bile izlenebilir. Ama Daniel Craig amcam ayrıdır. Bu ikili filmin afişinde bile çok cazibeli görünüyordu. :))

    Velhasıl, sen film hakkında böyle yorum yaptığına göre vardır bir şeyler. Yakın zamanda izlemeyi planladıklarım arasına girmiş bulunuyor. :)

    YanıtlaSil
  2. Rejiyi övmüşsen affetmem :) Bundan da anlıyorum ki hafif bir film değil. Halbuki tam tersi düşünüyordum. Zaten çok satan bir roman, olsa olsa hoppadır zannediyordum. Akşama izleyelim :)

    YanıtlaSil
  3. İzledim ve resmen bayıldım. Dediğin gibi iki oyuncu da inanılmazdı. Ben 10 veriyorum :)

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...