8 Aralık 2010 Çarşamba

The Secret in Their Eyes (2009) - Gözler...


Dünkü yazıya (The Ghost Writer) şöyle bir giriş yapmıştım; ''Son zamanlarda izlediğim filmlerde hep yanlış tercihler yaptım. İzledikten sonra hiçbiri hakkında en ufak bir şey bile yazmak istemedim. Baktım olacak gibi değil kenara kaldırdığım izleme listemi gündemime aldım ve ne oldu dersiniz; dakika bir gol bir.'' Bu sonuçtan sonra haliyle listeye devam ettim, bilin bakalım ne oldu: dakika 2 gol 2 :)

Çok sevdiğim bir kavram vardır; dinginlik. İlk anda uyandırttığı sinik-pasif-edilgen anlamı, biraz düşününce tam zıtlıyla değiştirtir insana. Çünkü o ilk anda uyandırdığı anlamlardan belki de en ırak kavramdır dinginlik, bana çağrıştırttığı güç ve aşırılık anlamlarıyla. İspat mı istiyorsunuz, alın size Pasifik Okyanusu. Hem en büyük okyanus olacaksınız hem de isminiz PASİFik olacak... Buradan çıkan tek sonuç, bizlerin kelimeleri kavramsallaştırırken çok dikkatli olmamız gerekliliğidir. Bunu hatırlatın sonra açalım...

Evet kesinlikle bu film de, bu kelimeyle anlatılabilecek filmler arasında. ''Tek bu kelime yetmez, biraz daha aç'' diyorsanız da buyrun: öyle hıpır-zıpır kovalamacaların olmadığı, kadın bedeninin metalaştırılmadığı, diğer filmlerden farklı olmak için hüpper efektlerin kullanılmadığı filmlerden The Secret in Their Eyes (Stadyum olayı var ama demek istediğimi anladınız siz). Bu popülist enstrumentalleri kullanmamakla kalmayıp, üstüne tutku, intikam, adalet, aşk, pişmanlık, gerilim, dostluk, fedakarlık gibi -derinliği herkesçe(!) malum- öğelerle bezenmiş güzel bir kurguya sahip olması da, filmin -nazarımda- dinginlik payesini neden hak ettiğini açıklıyor sanırım.

Aslında filmi uzun süredir izlemeyi düşünüyordum. Fakat Akademi'den En İyi Yabancı Film Ödülü'nü alınca filmden soğumuştum. The Hurt Locker'i hala izlemedim ama ortak kanıya göre En İyi Film Ödülü dalında işledikleri cürümü, bu filmle telafi etmeye çalışmışlar sanırım. Akademi'yi bu sefer içten tebrik ediyorum. Tabii bunu derken The White Ribbon'u da izlemediğimi söylemeliyim, yarın öbür gün onu da izleyip sövmeyim durduk yere :)

Filmi izlerken sanırım herkes farkına varacaktır, filmin romandan uyarlanma olduğunu. İzlerken, bu durumdan haberim olmamasına rağmen ''film bitse de kitabı sipariş versem'' deyip durdum. Tabii böyle düşünmeme filmde abartıya kaçmadan değinilen politik alt metnin çok büyük katkısı var. Ülke Arjantin olunca, bu tür politik göndermeler ayrı bir tat bırakıyor Türk izleyicisinin damağında. Aslında politik gönderme diye bahsettiğim durum öyle pek de gönderme tabiriyle karşılanacak bir şey değil. Zira filmin ana damarlarından biri dememek için zor tutuyorum kendimi. Ama bu sefer de filmin hasbehas aşk filmi olmasını gölgelerim diye gönderme demek zorunda hissediyorum. Bir dakika sanırım buldum. Güçlü gönderme diyelim olsun bitsin :)

Kitap konusuna dönersek, dediğim gibi çok belli filmin kitaptan uyarlama olduğu. İzler izlemez baktım kitaba, tabii yazarına da. Karşıma Eduardo Sacheri diye bir abi çıktı. Biraz daha bakınırken gördüm ki, bu filmi de yöneten Campanella'yla Metegol isminde bir film çekiyorlar. Tabii aldılar oscarın tadını...

Filmi listeme alma sebeplerimden biri de Campanella'ydı bu arada. Onu da -diğerleri gibi- House MD'de yönetmen koltuğuna oturduğundan beri takip ediyorum. Filme gerçekten başka bir ruh katmış. Kamerayı bu kadar iyi kullanan yönetmenlerin, daha fazla yüksek bütçeli filmler çekmesi lazım. Bu güzel film sadece 2 milyon dolara çekilmiş. Burada kameraya dönüp Hollywood'a hodri meydan çekiyorum: hadi bu filmin de çakmasını çeksene. Çeksene çeksene...

Bu kadar yazdık ama siz yine de öyle mükemmel bir şey beklemeyin. Sonra ''vayy efendim bu muydu'' demeyin. Durduk yere elitist kesilip ''sinemadan anlamıyorsunuz yaff siz'' dedirtmeyin insana :)

8 / 10

5 yorum:

  1. Ağzına sağlık. Bu yazıdan sonra izlenmez mi :)

    YanıtlaSil
  2. Filme yaptığın bu yorumdn sonra, değindiğin konuyu açsana açsana :) Hatırlatıyorum bak:)

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel yazı. Benim de devamlı ertelediğim filmlerdendi artık izleme vakti geldi sanırım :)

    YanıtlaSil
  4. @Büşra
    Liste uzun galiba sıra gelmedi mi :)

    @melek
    :)

    @Sercan
    Sağolasın :)

    YanıtlaSil
  5. Ağzınıza sağlık. İzlemeyecek insan bile izliyor buluyor bu yorumlardan sonra. Bugünlerde yazılan yorumlara bakıyorum da eskiye nazaran daha az yazdığınız için yapılan sitemlere katılmadan edemiyorum. Bilmiyorum farkıda mısınız ama vebaliniz var :D

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...