15 Haziran 2011 Çarşamba

The Next Three Days (2010) - Sıradan Bir Adam v2.0


Arkadaşlar biliyorsunuz, spoiler olayına uzağım. Sinemayı bu kadar çekici yapan özelliklerin belki de en başında gelen merak öğesini yerle yeksan ettiğinden bu tür yazıları okumam, dolayısıyla yazmam da. Lakin bu sefer bir istisna olacak. Gerekmese de bu istisnamı bir açıklamayla aklama zorunluluğu hissediyorum. The Next Three Days filmi, 2008 yapımlı Fransız filmi olan Pour Elle'nin yeniden uyarlanması. İlk spoilerimi de vereyim hadi. Uyarlama bile değil. Tıpa tıp aynısı. Giriş sahnesinden, çıkış sahnesine kadar neredeyse birebir. Çok uyarlama ve yeniden çekim izledim ama bu kadar yeniliksizini görmemiştim. Bu kadar tıpkıcı bir yeniden çekim beklememe rağmen bu olumsuz gibi gözüken özellik, neredeyse hiç negatif etki yaratmadı bendenizde. Neden negatif etkilemediğini yeniden çekimlere nasıl baktığımla açıklamaya çalışayım.

Yeniden çekimlere karşı genel bir algı var sinemaseverlerde. Tabii ki bu hava olabildiğince olumsuz. Ben de öyle düşünüyordum geçmiş senelerde lakin son yıllarda hafiften zıt kutupta konumlanmaya başladım. Tam zıt kutup demek yanlış olur aslında. İlla da çekilsin demiyorum ama çekilene de hoşgeldin dememek kaba gibi geliyor artık. Zira ne cebimden para çıkıyor ne de herhangi bir emek veriyorum bu yapımlara. Yaptığım tek şey -çok önemli- vaktimi o filmle geçirmek. Kimsenin de zorlamasıyla bunu yapmadığıma göre herhangi bir sıkıntı yok.

Negatif yönü olmaması bir yana, olumlu yanları da var bu meretin. Mesela bu filmde de olduğu gibi, bazı filmler hem pazarlaması yönünden hem de prodüksiyonu açısından genel kitlelere ulaşamaz. Hikayenin özü olan Pour Elle zaten bir Fransız filmi. En iyisinden bir Avrupa filmi bile her zaman en kötüsünden bir Hollywood filminden daha az izlenme ihtimaline sahip. Mesela Pour Elle Türkiye'de toplam 21 bin küsür kişi tarafından izlenmiş. Tüm dünyadaki hasılatı da 6.5 milyon dolar. The Next Three Days ise neredeyse 60 milyon dolar hasılat yapmış. Bir Hollywood yapımına göre, özellikle de böylesine bir kadroya göre hayal kırıklığı gibi gözükse de Pour Elle'yle aradasındaki fark ne demek istediğimi anlatıyor. İnsanın içine dokunan, yüreğini acıtan, bunların yanında önemli mesaj da barındıran hikayeler, Pour Elle gibi güzelce çekilmiş olsalar bile yeniden çekilmesi çok yararlı. Şahsen bir filmi çok sevsem de tekrarlama gibi bir alışkanlığa sahip değilim. Bu gibi yıldızı bol kadrolarla yeniden çekildiğinde de, sırf meraktan bile izleme ihtiyacı duyuyorum. Böylece hem sevdiğim hikayeyi yeniden izlemiş oluyorum hem de bunu daha iyi bir yapımla yapıyorum. Bildiğin win-win durumu. Tabii daha iyi olması kesin değil ama daha yüksek ihtimalli.

Gelelim filme. Pour Elle hakkında yazarken: ""Mutlu mesut bir aileniz var. İşiniz gücünüz yerinde. Çok sevdiğiniz eşiniz ve biricik oğlunuzla sevgi pıtırcığı dolaylarında takılıyorsunuz. Günler böyle ilerlerken eşiniz haksız yere hapse düşse ne yapardınız"ın cevabına, Sıradan Bir Adamın neler yapabileceği formülüyle ulaşmanın en güzel örneğidir."" demiştim. Gerçekten de böyle bu hikaye. Üzerine çok şeyler söylenesi bir film ama nedense spoilerli yazmaya niyetlenmeme rağmen "şurada şöyle burada böyle oluyor" demek gelmiyor içimden. Sanırım her kişinin nasibi neyse onu almalı izlediği filmlerden, okuduğu kitaplardan ve belki de yaşadığı (nı sandığı) hayattan...

Fedakarlık kavramına takıntılı bir kardeşiniz olarak bu hikayeyi çok önemsediğimi bir kera daha söyleyeyim. Hele de bu fedakarlık, başka takıntılı olduğum bir kavram olan adaletle karşı karşıya geliyorken, kaçınılmaz hale geliyor hikayeyi gereğinden fazla önemseme durumum.

"Madem bu filmler birbirlerinin kopyası, ikisini neden izleyeyim ki" diyorsanız, öncelik hakkını kesinlikle Pour Elle'ye verin. Daha Avrupamsı ve daha kasvetimsi. Russell Crowe her ne kadar en en en bi aktörlerimden olsa da, Vincent Lindon her türlü önde performanslarda. Sadece onun performansı için bile tekrar yapmayı düşünüyorum Pour Elle'ye yakınlarda.

Son bir şey. Özellikle hikayeye yaptığım vurguyu bir kere daha vurgulayayım. Film olarak enfes bir film diyemem ama hikaye olarak çok etkileyici bir yapım.

Not: Yazı, yaklaşık olarak 4-5 ay önce yazıldı ama blogdan gayri kalınca yayınlaması anca oldu.

4 yorum:

  1. Eline sağlık. Bu filmi izlemiştim ama ilk dediğin filmi hiç duymadım bile. Aynıysa izlemeye gerek yok diyorum ama öyle bir övmüşsün kü oynayan aktörü :)

    Bir de izninle şurası için tebrik edeyim ayrıca; Sanırım her kişinin nasibi neyse onu almalı izlediği filmlerden, okuduğu kitaplardan ve belki de yaşadığı (nı sandığı) hayattan...

    YanıtlaSil
  2. Alıntıyı ben yapacaktım Selmanur yapmış :)

    YanıtlaSil
  3. Pour Elle'yi yazdığında izlemiştim. Gerçekten çok vurucuydu. Dediğin gibi sırf hikayesi için bile izlenir. Eline sağlık.

    YanıtlaSil
  4. Bugün izledim güzel filmdi. Russell Crowe döktürmiş yine.
    Konu cidden etkileyici. Bi kaç sahne akıllara kazınacak türden.

    Eline Sağlık! :)

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...