9 Kasım 2010 Salı

Batman Begins (2005) - Efsane Yeniden...


Batman Begins'in insanda canlandırdığı duyguları göz önünde bulundurunca, filmle ilgili herhangi bir şey söylemenin suskun kalmaktan daha kolay olduğunu söyleyebilirim. Bırakın Batman karakterini derinlemesine anlatış tarzını, Batman karakterinden bağımsız bir film olarak düşünsek bile etkileyici diyebiliriz Batman Begins için.

Çoğumuzun önceki serinin nasıl bittiğini bildiğini varsayarak gerekli taşları atmayacağım. Bu yeni serinin o seriden nasıl bir farka sahip olduğunu bu filmi izleyerek anlayabilirsiniz. Sıra dışı filmleriyle kendini diğer yönetmenlerden iyice ayıran Christopher Nolan, Batman'a resmen can vermiş. Film karanlık yapısıyla, aforizma tonlu diyaloglarıyla ve Hanz Zimmer'in ruh katıcı özelliği doruklarda dolaşan müzikleriyle, izlediğiniz filmler arasında farklı bir yer talep ediyor sizden.

Benim için Batman diğer süper kahramanlardan her zaman farklıdır. Onun süper güçleri yoktur. Kokuşmuş Gotham'ı kötülükten aklıyla korur. Bu sebeple olsa gerek her zaman en yakın bağ Batman'la kurulur. Bu bağlamda filmin yeri hepten ayrı. Birçok farklı yerde güzelce vurgulanmış bu konu. Bruce Wayne'nin gerek çocukluğu, gerek Batman karakterine neden ihtiyaç duyduğu gibi önemli hususlar çok güzel işlenmiş.

Film iki ana kiriş üstünde yükseliyor; korku ve adalet. Korkunun insan için ne ifade ettiğinden, nelere yol açacağından tutun, adaletin intikam sınırına dayanıp dayanıp nasıl kendi öz kavram çerçevesine girmesi gerektiğine kadar birçok felsefik yorum gözlemleyebiliyoruz filmde.

'Gotham'ın her sahnesinin yağmurlu her sahnesinin gece her sahnesinin sisli olması tesadüf olamaz' diyerek Christopher Nolan'ı bir kere daha tebrik ediyorum. İzleyiciye bilinçaltından, şehrin kokuşmuşluğunu daha güzel nasıl aktarabilir bir yönetmen bilmiyorum. 'Nasılsa patron abilerim parayı bastılar. Vurayım efektin dibine. Şunun şurasında süper kahraman filmi çekiyoruz broo' demeyip, efekt kolaycılığına tav olmaması da ayrı bir saygı duyulası davranış.

Bir ayrı konu oyuncu kadrosu. Hangi birini sayayım ki; Christian Bale, Michael Caine, Liam Neeson, Gary Oldman, Morgam Freeman. Ken Watanabe bile şöyle hemen 2 dk gözüküp kaybolan yan rollerin birinde. Christian Bale'nin bir önceki sene çektiği The Machinist filmi için verdiği 28 kg'yi almış olması ve bu ağır kilo değişiminin oyunculuğunu etkilememiş olması ayrıca dikkat çeken noktalardan. Christian Bale'yi eleştirenler oluyor. Buna hiç katılmadığımı naçizane belirteyim buradan. Bu sağlam kadronun yanında Katie Holmes diye biri(!) de var ama ne yapalım, o kontenjan her filmde oluyor artık.

'Sorun aslında ne olduğun değil, yaptığın şeyler seni diğerlerinden ayırır!!!'efsane repliğiyle kişisel yaşantımda üstünde çokça durduğum amel-niyet ilişkisine yapılan vurguya hepinizin dikkatinizi çekerek, kaçırılmaması gereken filmler arasına yazın derim Batman Begins'i.

Şahsen iki defa izlediğim film sayısının, iki elin parmaklarını kesinlikle geçmemesine rağmen bu filmi şuan itibariyle üç kez izlemiş bulunuyorum. Tüm bu kişisel övgülerimden sonra 2005 itibariyle en iyi Batman filmidir diyerek ve puanımı vererek sözü size bırakayım.

8+ / 10

5 yorum:

  1. Nedense bir türlü izlememiştim bu filmi. Bu yazıdan sonra kesin izlerim artık.

    YanıtlaSil
  2. Bu yoruma ben de dayanamayacağım sanırım. Yarın bir tekrar yapayım :)

    YanıtlaSil
  3. Filmi bunca zaman bekletmemin bi sebebi varmış demek ki. Bu yazıymış meğer:) Dün izledim filmi. Gerçekten başka bi filmmiş. Harika diyaloğlar var filmin içinde ' Korkunu yenmek için önce kendin korku olmalısın başka birinin içindeki korkuya uzanmalısın', 'İnsan anlamadığından korkar!' gibi.. Senin bahsettiğine değinmeme gerek yok:) Neden bu kadar ehemmiyet verdiğin, filmi izleyince biraz daha pekişmiş oldu düşüncemde... Çok güzeldi!

    YanıtlaSil
  4. Ben de izliyim artık o zaman :)

    YanıtlaSil
  5. Ne çok izlemeyen varmış :)

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...