16 Mart 2012 Cuma

08-15 Mart 2012 Film Yorumları

Bu hafta 1'i müstakil yazılı olmak üzere 8 filmimiz var;

- Shotgun Stories (2007) 5+ / 10





Devam filmleri bünyelerinde genel bir handikap barındırır zaten. Ama bu handikap korku film serilerinde daha da büyür. Zira şöyle esaslı bir korku filmi yapmak isteyen hemen hemen herkes illa şeytan olayına el atar. El atınca da ne olur, tabii ki klişeler klişeler klişeler...

Rec hiç böyle değildi ilk filmde. Ne güzel gerim gerim gerilmiştik. Ama ikinci filmde, olayı bu klişelere kurban etmişler. Böyle parlak başlayan bir serinin daha ikinci filmde bu durumlara düşmesi üzücü. Hani 4. filmde düşer, dersin ki zaten zamanı gelmişti ama daha 2. filmde olması diğer filmleri izleyecek konsantrasyondan bir hayli mahrum bırakıyor insanı. Zira devam filmleri çoktan açıklanmış. Şimdiden 2 tane daha devam filmi gelecek seriye ama gerçekten izleyecek derman kalmadı bende. Belki 3. filmi de izler, sonra bir daha düşünürüm ama eğer 3. film de bu şekilde orijinallikten ziyade klişeler üzerinden bir şey olacaksa üzgünüm ama daha da elleşmem bu seriye. Ki ben kötü de olsa seri bırakmayan insanım.

İlk filmle arasında aslında kadro olarak öyle pek bir değişiklik yok aslında bu filmin. Sadece senarist koltuğunda ufak bir değişim söz konusu. Korku filmlerine aşina olan Luiso Berdejo gitmiş, yerine daha çömez diyebileceğimiz Manu Diez gelmiş. Ama tüm kalite farkını bu değişikliğe bağlamak çok garip olur sanırım. Neyse var yani, büyük fark var ilk filmle. Ama yine de gerilmek isterseniz, diğer korku filmlerinden çok da aşağıda değil. İlk filmde yakalanan o mükemmelliğe evrilmesi muhtemel damarın kaçmasına üzüldüm. Olay bu!

[Rec] ² (2009) 4 / 10



Az biraz sinema tutkunuysam (böyle bir şey aslında yok; tutkunluğun azlığı!) kesinlikle sebeplerinden biri Akira Kurosawa'dır. En bilinen filmleri her daim Samuray kültürüne dayanır ama İkiru onlardan biri değil. Bilakis, Samuray kültürü ile bezediği modern zihniyeti bu sefer yine modern toplum eleştirisiyle vuruyor. Bunu söylemek ağır geliyor nefsime ama söyleyebilirim ki yönetmenlik açısından olmasa da totalde en iyi filmi İkiru olabilir üstadın. Hikayeyi milyonlarca kez izlemişizdir. Ama böylesine vuranına rastlamadım a dostlar. Yok yani! Ölüm hiçbir zaman bu kadar kutsal olmamıştı. Hayat hiç bu kadar değersiz olmamıştı.

Filme felaketler güzellemesi denilebilir. Zira felaketlerin yeniden dirilticiliği üzerine derin analizler, güçlü vurgular var. Ve bunlardan kaçınmanız mümkün değil. İnsan felaket sevici olup çıkabilir yani şu filmden sonra.

Rus edebiyatına da saygılarımı sunayım. Şu filmi ortaya koyan insanın Rus edebiyatından etkilendiği o kadar belli ki, Akira Kurosawa'yı hiç tanımasanız bile illa fark edersiniz bu toplumsal dramatizeyi.

Takashi Shimura, sanırım ki hayatının performansını sergilemiş filmde. Enfes beğendim. Çok büyük oynamış. Toprağı bol olsun! Müzikler de çok iyiydi. Ama bunlara girilmesi bile abes. Film gerçek bir başyapıt. Hayatımın filmi olabilir. O kadar etkilenmiş ve büyülenmiş durumdayım.

Ve son olarak ecce homo der, uzun bir yazıya doğru koyulurum filmle ilgili...

Ikiru (1952) 9 / 10



Alien serisine tekrar yapıyorum. 5. filmde Predator serisiyle birleştiğinden, elim değmişken Predator serisine de tekrar geçeyim dedim. Klasik yabancı uzaylı olayları. İçerik konusunda fazla konuşulması gerekmeyen, hatta mümkün de olmayan ama bir hayli eğlendiren, heyecanlandıran bir film.

Oyuncular tanıdık. Zaten başrolde herkesin malumu Arnold Schwarzenegger var. Film de zaten onun üzerinden akıyor. Zaten başka türlü de akması pek mümkün değil. Abimizle one on one takılıyorlar filmin yarısında. Öyle yani :)

Vakit geçirmek için tavsiye edilir. Şöyle gerilelim, bir yandan da heyecanlanalım derseniz buyrun. Tekrar da bile bunları hissettirdi. Bu açıdan başarılı bir film.

Predator (1987) 4 / 10



Sonda diyeceğimi başta diyeyim. Olmamış. Hatta daha da ileriye götüreyim. Mümkünse darbe filmi yapılmasın lütfen. Yani nasıl desem, olmamış. İlk izlediğimde de olmamıştı. Hani dedim bir şans daha vereyim. Bu sefer de olmadı. Olmuyor, olmayacak bu gidişle.

Bu garip ilk paragraftan sonra, filme biraz daha dalalım. Gerçi dalarsak çok sürer ama şu darbe filmleri yapılırken ki ilkokul müsamere seviyesi lütfen yükselsin biraz. Bakın biraz diyorum. Dahasında gözüm yok. Uzun bir fragman sanki film. Sahneler arası geçişler aksak, senaryo desen oldukça vasat... Hani oyuncular tanıdık. Bari buradan filmi öveyim diyorsunuz. Hepsi sapır sapır dökülmüş. Garip garip replikler, ne yapmaya çalıştıklarını anlayamadığımız vücut hareketleri...

Bunların yanında filmin görüntü tekniğini bir hayli sevdim. Müzikler, filmin katbekat üstünde. Ve tabii filmin en büyük artısı, darbeyi az da olsa kötülemiş olması! Burası çok mühim, zira bir an darbeyi de kötüleyemeyecekler sanıyorsunuz. Meğer Süleyman Demirel lokum gibi adammış mesela. Sonra Turgut Özal tamamen ama tamamen kukla imiş. Bülent Ecevit, bir şeylere uğraşan ama sonuç alamayan biriymiş. Bakındım film boyunca, gıdım Alparslan Türkeş ismi geçmedi. 12 Eylül öncesi komandolarını aradı gözlerim. Yine sonuç alamadım. Abdullah Çatlı az biraz var, o kadar.

Neyse, kötü olmuş film. Tamam gençlik tarihini bilmiyor, çekin öğrensinler de keşke biraz daha iyi bir şeyler çekmeseniz mi acaba? Yine de izleyin ama :) Yerin dibine de geçirir gibi olduk ama izlenmez gibi de değil hani. Yönetmenini sevdim filmin. Senaryo yerlerde ama reji iyi sayılabilir.

Zincirbozan (2007) 3 / 10



Rocky serisinin hikaye açısından en sade ve akıcı olanı sanırım bu filmdir. Ama içine o kadar fazla siyaset katılmıştır ki, insan izlerken hiç olmazsa az biraz bile nefret eder bu söylemden. Hele damarlarda abd antipatisi taşıyorsanız, filmde tutulması gereken karakteri tutmak konusunda garip bir mücadeleye girişirsiniz kendinizle. Öyle gariptir.

Aslında film, bu siyasi söyleminin altında güçlü bir bireysellik de taşır. İzlemeyen kalmadığı için rahatça söylemekte zarar görmüyorum, Rus boksörümüz sonlara doğru isyan eder tüm Sovyet ideolojisine. Bu bile, Rocky'nin sadece arkadaşının intikamını alma güdüsünün karşısında kaybedilmiş şanlı bir yenilgidir. Zira film bütünsel manada bir Abd-Soyvet Rusya mücadelesinden öteye, arkadaşının intikamını almak şiarıyla yola çıkmış Rock ile omuzlarına devlet ideolojisi yüklenmiş İvan Drago arasındadır. Yani tekil bir siyasi söylem mevcuttur. Öyle masum bir tarafı da vardır hasılı. Ama film incelemesinden ziyade bu ufak yorumla kapayalım mevzuyu.

Filmin müzikleri, kesinlikle tüm serinin en sağlamlarıdır. Soundtrack albümünde en az 3-4 tane sapasağlam parça bulabiliriz. Özellikle Survivor almış götürmüştür. Severek dinliyoruz valla :)

Neyse efendim. Sondaki o saçma konuşma ve ne işe yaradığı meçhul hizmetçi robot dışında güzel bir popcorn filmidir kendisi. Kaçıncıya izlediğimi hatırlamamakla beraber son olmadığını da iddia edebilirim kolaylıkla :)

Rocky IV (1985) 4 / 10



Şimdi efendim, biraz şaşkınım :) Azılı bir Aamir Khan yericisi olarak bu filmi sevdim. Abartısız bir şekilde söylemek gerekirse, kesinlikle 50'den fazla ertelemişimdir şu filmi. Playlemekten bahsediyorum. Yani böyle hazırlanmışımdır ve geriye yapılacak tek şey olarak o sağa bakan tuşa basmak kalmıştır. Ve bu durumdan dönme sayımı gerçekten hatırlayamıyorum. O kadar çok! Sebebi ise bu Aamir Khan bıdığının sinema anlayışına katlanamamam. Aslında ortada bir sinema anlayışı yok. Aamir her zaman kahramandır. Bazen bir ülkeyi bazen bir çocuğu bazen ise bir kurumu kurtarır. Bunu da konuyla ilgisiz hayata dair güzel noktalara vurgu yaparak başarır her zaman. Belli ki abimiz normal yaşantıda böyle biraz okur araştırır bir tip. O karşılaştığı güzel şeyleri de konuyla ilgisi olmasa da filmin içine boca etmeye çalışıyor.

İşte bu sebeplerden hiç mi hiç sempatim yok kendisine. Hayır 10-15 yaşında olsan anlarım da 45'ten fazlaysan bunları yapma bea hafız. Gerçekten çocuksu kalıyor yani. Tamam genç takılmaya çalışıyorsun da abartmasan mı acaba?

Neyse. Ama bu film güzelmiş. Şaşırdım bu yüzden. Ve eğer bu halim devam ederse yine sayısız kere ertelediğim 3 Idiots filmini bile yakın zamanda izleyebilirim. Film üzerine ayrı bir yazı yazacağım ileride, o yüzden bu kısa yorum böyle kalsın şimdilik. Ama tavsiye ederim.

Müziklerine de vurgu yapmak lazım. Zira 6+ verecekken filme sırf müziklerinden dolayı yukarı tamamladım ve verdiğim puanı hak etmediğini bilmeme rağmen yine de herhangi bir rahatsızlık duymuyorum :)

Taare Zameen Par / Like Stars on Earth (2007) 7 / 10



Dünya tarihinde çok fetih vardır ama en garibi ve de en enteresanı kesinlikle Amerika'nın keşfidir. Aslına bakarsanız her keşif aslında bir fetihtir ama en belirgin olanı budur. Yaklaşık 200 yıla ulaşmış bu keşif-fetih hikayesi dünya tarihini anlamamız açısından oldukça mühimdir. Süreç olarak bu kadar uzamasından hasıl pek çok karakter çıkar karşımıza. Bazıları yenilgileriyle bazıları zaferleriyle boy gösterir. Bazıları dehalarıyla bazıları gariplikleriyle vs vs. Lakin tek boy gösterenler karakterler değildir. Bazen de karşımıza şehirler çıkar. El Dorado gibi. Efsanevi altın şehrimiz üzerine çok şey yazılıp çizilmiştir. Bu fethin (keşfin) en kritik noktalarından olması da manidardır...

Filmimiz, belgesel yapımlarıyla ünlü Werner Herzog'un sanırım en ünlü yapıtlarından biri. Her ne kadar çoğu kişi 2006'da Christian Bale'nin oynadığı Rescue Dawn ile tanısa da bu abimizi, Alman sinemasının çok mühim isimlerindendir. Özellikle 70'lerden sonraki Alman sineması atağının bel kemiklerindendir. Bu film de o atağın sembollerindendir kanımca.

Tiyatral havası oldukça sağlam olmasının yanında muhteşem bir söyleme de sahip film. Her ne kadar filmin temsil ettiği akımla fazla geçinemezsem de fazlasıyla beğendim Aguirre: The Wrath of God'u. Öneririm. Ama herkese göre değildir diye de ekleyeyim. Sadece bir günce üzerinden işliyor film ve oldukça durağan.

Aguirre: The Wrath of God (1972) 6+ / 10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...