9 Ekim 2012 Salı

Total Recall (1990) & Fetih 1453 (2012)


Aslında ilkten Arnold Schwarzenegger filmi diye burun kıvırılma olasılığı bir hayli fazla ama senaryonun Philip K. Dick'in bir hikayesinden uyarlanmış olması, bu yüksek olasılığı bir anda yerle yeksan ediyor. Muhteşem fikirlerin, hayal gücünün elemanı diyebileceğimiz PKD'nin ekmeğini yiyor hasılı film.

Hikayenin orijinalliğini çıkarınca, ortaya pek de bir şey kalmıyor. Ama bu türün neredeyse ilklerinden olması bir hayli önemli kılıyor filmi. Inception dahil, gerçek hangisi diyebileceğimiz filmlerin nispeten öncülüğünü daha sağlam bir filmin yapmamış olması, bu türün daha neden bir türlü yükselemediğini veya neden bu kadar geç yükseldiğini açıklıyor bana. Tam bir açıklama değil elbette bu ama fikir veriyor en azından. Ya bu filmdeki gibi dozu kaçmış dan dan bir tavır takınacaksın ya da pek çok diğer türdeşi gibi sıkıcı bir psikolojik labirent kuracaksın. Her iki durumun da ortası olmuyor genelde ve ortaya çoğu insanın beğenmediği, sıkıcı veya vasıfsız bulduğu filmler çıkıyor.

Ama konumuz Total Recall :) Remakesi öncesinde bir tekrar yapayım dedim ve ilk izlediğim hazzı yeniden aldım. Yeni filmin bu kadar olabileceğini sanmıyorum ama efektlerin 2012 versiyonlarını izlemek ister deli gönül. 1990 yılının efektleri her ne kadar o yıla göre mükemmel olsa da şimdi izlendiğinde fena halde sırıtıyor. Ama pek çok efekt olayının ilk denemelerini bünyesinde barındırması güzel bir sempati sağlıyor.

Sevdiğim filmlerdendi, bu konumunu devam ettirmeye devam ediyor halihazırda. Gerçek hangisi filmlerini seviyorsanız bu öncü denemeyi öneririm.

Erken dönemliliğini de ön plana koyarak yukarı tamamlıyoruz;

Total Recall (1990) 6 / 10




Her zaman yakındığımız, lan adamlarda bizdeki tarihin gramı yok neler neler çekiyorlar ya Hu, serzenişlerinin değişmez lakırdısıdır İstanbul'un Fethi. Haklı bir değişmezliktir bu. Zira dünya tarihinde benzerleriyle beraber çok önemli bir yer teşkil eder. Bu mühim olayın kazanan tarafında olmanın getirdiği sorumlulukları tarih boyunca pek yerine getirmedik. Bir ayağı da sinema idi bu sorumluluğun ve daha çekilme haberlerinden itibaren çok fena bir merak hasıl oldu bünyelerde. Blogda da yazmıştım birkaç kere, şimdi yeniden söylemek gerekmez zannedersem, yılan hikayesine döndü desek azdır. Önce biraz çekildi, berbat bir şey çıktı ortaya. Sonra, bizle alakası yok, bu görüntülerin dediler vs vs. Neyse, geçmişi deşmeyelim şimdi :D

Film üzerine çok konuşulur da, aslında konuşulmalı da pek isteksizim nedense. Filmi, umduğumdan da iyi buldum aslında. Ama bluraydan sonra bir daha izleyip daha detaylı bir yazı daha mantıklı olacak gibi.

Film bayağı bayağı olmuş. Tabi acemice bir aşk anlatımı var, sonra yine acemice rekabetler var filan ama bu tür bir filme göre oldukça iyiydi. Türkiye standartları açısından ise çok çok iyiydi. Oyunculukları çıkarırsak, görselleri biraz daha artırır ve kaliteye bezersek eksiksiz bir Hollywood filmi çıkar ortaya. Bu haliyle bile iş yapardı Hollywood'da. Ama tabi başarısız eleştirilerini göğüslemesi lazımdı yine de :)

Ulubatlı Hasan böyle bir insan değildi, Fatih de böyle değildi, Akşemseddin de... Uzun uzun eleştirilecek noktaları var. Ama maksat hasıl olmuştur efendim.

Keşke Fatih Aksoy "parayı ben yatırdım, ben çekecem, banane banane" dememiş olsaydı da savaş sahnelerini zoomsuz izleyebilseydik. Bir savaş filminde savaş sahnelerinin daha kaliteli olmasını bekliyor insan.

Neyse kısa keseceğiz dedik, hafiften uzuyor. Ben son tahlilde, tahmin ettiğimden ziyadesiyle beğendim diyebilirim. Bu kadarını beklemiyordum. Afferim diyor yukarı tamamlıyoruz;

Fetih 1453 (2012) 5 / 10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...