3 Ocak 2011 Pazartesi

Buried (2010) - İnsanlıktan Uzakta; Toprak Altında!


Söze nasıl başlayacağım, cidden bilmiyorum. Uzun zamandır bu derece şiddetli etkilendiğim bir filmle karşılaşmadım. Halbuki beklentim çok değişikti Buried'den. Farklı bir deneme olduğu belliydi ama bu derece bambaşka olduğunu tahmin etmiyordum.

Öncelikle filmle ilgili hiçbir beklentiniz olmasın. Sanırım bende en çok bu konu işlev gördü. Gelen yorumlardan sonra filmle ilgili beklentim neredeyse sıfırdı. Mesaj vereceğim diye kıvranan, klasik tek mekan filmlerinden gibi bir izlenime kapılmıştım. Filmde hiçbir şey yok aslında! Ama hiçbir şey. Hele uçan-kaçan filan, sakın diyeyim. Filmin tek işlevi oldu bende; sinir harbi. Filmi izlediğim odanın sıcaklığı, son derece 'yoktu'. Durumu sıcaklık diye tanımlayamazsınız yani, o derece. 2 montla anca durulabiliyor... Böyle bir odada izledim filmi ve 95 dakika boyunca 1 saniye bile üşümedim. Hatta sıcaklık veya soğukluk namına hiçbir şey hissetmedim. Film o derece sinir harbine sokuyor insanı.

Filmin atardamarı olan ABD eleştirisi, ilk saniyelerden itibaren filmle samimiyetinizi sağlıyor. Buried, diğer siyasi eleştirili filmler gibi varolan siyasi anlayışa antitezlerle saldırmak yerine, ''insan''dan ilerlemeyi seçmiş. Ortaya atılması muhtemel x doktrini, farklı düşüncelerin bini bir para olan günümüz dünyasında, en iyi ihtimalle bir kısım izleyiciyi istenilen boyutta çekemeyecekti filmin atmosferine.''Tek Buried değil ki, bu dediğini yapan'' denilebilir ama izleyince farkediliyor ki, film bu konuda ayrı bir uçluğa sahip.

Aslında film dediğim tek kişi. O tek kişinin yanında buluyorsunuz kendinizi. Ama nasıl bulmak? Filmin sağladığı, karşı konulamaz empatiye geçtiğiniz anda, en baba siyasi eleştiriler vs hepsi yalan oluyor. ''Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi'' gibi sloganlar çerez haline geliyor. Bendeniz hiç küfretmeyen biriyim. Tüm hayatım boyunca ettiğim küfür sayısını 2 dakika düşünsem, kesin bir rakamla söyleyebilirim. O derece az etmişimdir. Ama şu geçtiğimiz 95 dakikada kaç tane ettim hatırlamıyorum.

Bunları dedikten sonra filme, yok gerilimmiş yok tek mekanmış yok bilmem neymiş gibi tipik sinema jargonu tanımlamaları yapmak istemiyorum. Yönetmeni ve senaristi hiç tanımıyordum. Zaten pek de bir şey yapmamışlar bugüne/bu filme kadar. Ama benim için mükemmel bir referansları var artık. Tek oyuncu ve tek mekanla böyle bir film çekmiş olmaları takdire şayan bir durum. Ryan Reynolds da gayet güzel oynamış. Aslında canlandırdığı rol, oyunculuğa hem çok elverişli hem de hiç elverişli değil. Bu gibi garip bir rolün altından -bana göre- kalkmış olması bile yeterli.

Bu yaptığım yorumdan yarım saat, hadi bilemedin 2-3 saat sonra kesinlikle pişmanlık duyacağım ama olsun. Filmden çok etkilendim. Bu filmi sevin :)

''Yerim objektif puanlamayı'' diyerekten;

8 / 10

3 yorum:

  1. 127 Hours'u izler izlemez bunu da izledim. Arada hatırı sayılır bir fark yok gerçekten. Etkisindeyim hala filmin. Sanırım kapalı alan fobisi var bende de :S

    Ağzına sağlık yazı için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Sen böyle bi yazı yaz, sonra filmden beklentiniz olmasın de :P

    İzledim. Odam çok büyük değil ama nasıl dar geldi nasıl dar geldi anlatabilemem. Sıcak bastı, gerildim ve epey soğuk sıvı tükettim film boyunca :)

    Güzel yazın için teşekkürler:)

    YanıtlaSil
  3. Bu yazıdan sonra, ben bu filmi izlerim arkadaş :) Yorum sonra :)

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...