23 Nisan 2012 Pazartesi

16-22 Nisan 2012 Film Yorumları

Bu hafta 1 adet müstakil yazımız var ama en az 3-4 tane de yazılabilirdi rahatlıkla. Tembellik utansın diyerek diğer 6 adet yorumumuza geçelim;

- Año bisiesto (2010) (gelecek)




Senenin dikkat çeken yapımlarındandı benim açımdan. Farklı ama sağlam bir şey bekliyordum. Farklı olmayan ama sağlam bir şeyler karşılaştım. Çok da güzel oldu efendim :)

Klasik salgın vak'ası üzerine bir film Contagion. Yıldız oyuncu popülasyonu izleyiciye farklı beklentiler aşılayabiliyor. Çevremden gördüğüm kadarıyla bu filmde aynen bu durum yaşanıyor. Her yıldız oyuncuyu başrol sanan bünyeleri üzecek bir kurgusu var ve bu yönüyle takdirimi kazandı.

Klasik bir salgın filmi denemez aslında. Daha çok kurgusal belgesel bir yapısı var. Ama bununla beraber filmin asıl kozu, insan doğasına da dokunması. Asıl olay belki kapitalizm vesairedir ama bence geri planda kalmış bu eleştirisel bakışlar. İster istemez ön plana çıkan şeyler daha elle tutulur mevzular olmuş. Sevdim bu haliyle. Hasılı draması kuvvetli.

Ben izleyin derim. Hatta abartırım biraz ve derim ki, 2011'in en sağlam filmlerinden biriyle karşı karşıyayız. Ama her izleyiciye göre olmadığını da eklemiş olayım.

Contagion (2011) 7 / 10



Uzaktan bakıldığında fena halde Melancholia'ya benzemesi sebebiyle ilgi çeperime hatırı sayılır bir hızla girdi Another Earth. Kenara koymuştum anca sıra geldi. Keşke daha önce izleseydim de, geçtiğimiz senenin en iyi bağımsız veya bağımsızvari filmlerini kafamda daha doğru sıralasaydım. Evet öyle bir film.

Efendim, Amerika'dan böyle film çıkar mı demeyin, sonra zamanlarda çıkmaya başladı. Filmin esas olayını yakaladığınız anda, diğer tüm filmlerden ötede bir yere koyuyorsunuz ister istemez. Bununla beraber fikrinin altında kalan bir senaryoya sahip. İlk film olmasına bağlıyoruz bunu da ve herhangi bir prestij kaybı nedeni haline getirmiyoruz :)

Mike Cahill'i daha çok duyarız gibime geliyor. İlk filmiyle turnayı hedefe layıkıyla oturtmuş ama sadece yaralamış diyebilirim. İlgiye, iltifata, izlemeye değer bir film olduğunu da ekleyip, puanımızı verelim;

Another Earth (2011) 6+ / 10



Bir şey tutmaya görsün. Hemen ardı arkası kesilmeyen benzer örneklerine mazur kalıyoruz. 300 Spartalı'yla başlayan dalga, geçtiğimiz dönemde Clash Of Titans'la zirveyi görmüştü. Ama dururlar mı? Durmadılar tabii.

Daha neler neler gelecek önümüzdeki senelerde. Hepsi de yapım aşamasındalar ve Clash of Titans'la kaçan hevesim iyice yokları oynamaya başladı bu filmle. Sanırım hiçbirini izlemeyeceğim bu gidişle. Zira hayattan gidiyor 100 küsur dakikalar. Hayır kötü film de değil aslında ama hani, nedir üste koyduğun, diye sorsan yapımcısına yönetmenine filan, asla cevap veremezler. Efekt ise fark, o efektin krallarını görüyoruz en basit filmlerde bile. Yok yani fark filan yok. Efektler güzel mi, güzel. Ona bir şey demiyoruz tabii :)

Yine eski çağlardayız. Hikaye bilindik. Bu seferki kahramanımız Theseus. Ama film bir kahramanı anlatmak yerine, basit birini anlatıyor gibi. Hani savaş meydanlarında yapılan konuşmalar vardır ya, tam bir felaket bu filmdeki örneği. Ordudan birisi olsam, bu konuşmadan sonra bırak o adam için savaşmayı, direkt gider onun kafasına sıkarım! O kadar acemi, o kadar basit bir konuşmaydı.

Neyse, ben sevmedim. Çok kötü film değil ama sevmedim. Türü sevenler için izlenebilir durumda.

Immortals (2011) 3 / 10



Bazı filmleri sadece film olarak değerlendirmek çok zor bea dostlar. İnsanda ne "net görüş bırakıyorlar" ne de objektif bir perspektif. Tarumar ediyorlar ve öylece kala kalıyorsunuz bittiklerinde.

Temple Grandin filmi de aynen böyle bir şey. Filme ismini veren ablamız resmen bir süper insan. Süperliği, süperliğinden ziyade hayata karşı tutunma azminden geliyor. Otizmle ilgilenen herkes tanır bu ablayı ama tanımayan da çok insan olduğunu gördüm 2010 yılında. Zira filmi izleyenler hep hayali bir karakterden bahsediyor gibiydiler. Otizme karşı neden bu kadar ilgisiz olduğumuz konusunda derin kederlere gark olmuştum ve sırf bu sebeple filmi bu kadar erteledim. Yanlış yapmışım :) Zira film, etkileyiciliği kadar gerçekten de güzel bir yapım. Herkes izlemeli, o derece!

Filmle ilgili uzun uzun yazılabilir ama Claire Danes diyeceğim ve orada duracağım. Zaten enfes oyuncu ama son 1-2 yıldır aldı eline sazı bırakmıyor. Önce Temple Grandin sonra da Homeland dizisi ablayı çok farklı yerlere getirdi. Bu performanslar gerçekten dikkat edilesi durumda. Sadece bu ablayı izlemek için bile olsa izlenmeliler!

Son olarak da filme dair şöyle diyeyim; izlenesi, tekrar edilesi, sonra bu sarmal yapıyı devam ettirmeli ve her daim hayırla yad edilmeli.

Temple Grandin (2010) 7+ / 10



Valla ne desem bilemedim. Garip bir film. Kesinlikle bir tanım yapmak gerekirse kült denilebilir Morvern Callar'a. Daha da denemez bir şey. O kadar kendi kafasını yaşayan, o kadar kendi kafasında yaşayan bir film. Şahsen şöyle ağzım dolu dolu bir anlam gediğine ulaştım diyemiyorum. İzleyen birkaç arkadaşa da sordum, benzer cevaplar aldım. Kültlüğünü iyice pekiştirdi haliyle.

Böyle diyorum gönlüm rahat bir şekilde ama çıkarımı da bol oldu bununla beraber. Karakter odaklı filmlerin, hele de kadın yönetmenlerce çekilmişlerse (Lynne Ramsay), bu tip sarmal yapıları oldukça olağan durumda. Film bir romandan uyarlama ama romanın bu şekilde bir kitap olmadığına neredeyse eminim. Zira bu hikayeden bir kitap çıkmaz. İmkansız. Daha ötesi ortada bir hikaye yok. Kesit var ve bu kesitin üzerinden anlatımsız bir karakter gözlemi var. Garip hacı, o kadar diyeyim.

Bence herkesin izlemesi lazım. Giriş-gelişme-sonuç bölümlerini gözümüze gözümüze sokan piyasa filmleriyle ister istemez aynileşiyoruz. Hafif bir temizlik için ideal!

Morvern Callar (2002) 5+ / 10



Öyle veya böyle saygı duyulası yönetmenlerdendir Aki Kaurismaki. Finlandiyalı bu abi, hiçbir dikliği bulunmayan muhteşem sıcaklığa sahip bir politik film çekmiş. O kadar sıcak geldi ki film, hani izlerken ki fark ettiğim tüm defoları görmezden gelmeye çalıştım. Durmadım, yılmadım ve sonunda hiçbir defosunu zihnimde yer ettirmeden bitirmeyi başardım filmi. Mutluyum, huzurluyum.

Filmin çekiliş amacına dair hiçbir bilgiye sahip değilim ama öyle ulvi söylemlere sahip olmadığı o kadar belli ki, insan sempati duymadan yapamıyor. Hani şu suçludur, bu böyledir olayına bile girilmemiş. İyi insanlardan oluşmuş sımsıcacık bir mahalle tahayyülü üzerine modern dünya eleştirisi diyelim ve öylece kapayalım bahsi. Bahsi kapadık ama adını da analım olayın; Avrupa'nın göçmenlikle imtihanı!

Bilerek yapıldığını düşündüğüm düşük perdeden yansıtılmış oyuncu performanslarıyla niyetlendiği sempati kazanımını fazlasıyla elde etmiş yönetmen. Ben son tahlilde başarılı buldum. Çoğu insan sıkıntıdan patlayacaktır bununla beraber. Garanti de verebilirim :)

Le Havre (2011) 6+ / 10

3 yorum:

  1. 3 film aldım listeye. Şu yazıları ayrı ayrı başlık halinde yayınlasan çok iyi olur yalnız :)

    YanıtlaSil
  2. immortals filmi aynen dediğin gibi abi ben senaryoya igrendim boyle rezil bi senaryo olmaz ya

    ve listeme "Contagion" aldım izlicem kesinlikle film zevklerimiz uyusuyormus artık blogunda cok gezerim :D

    YanıtlaSil
  3. @Mehmet Bulut
    Bir an Tyler Turden'a bağladım sandım! Hafız naptın, kendi ismiyle birine mesaj atılır mı :D

    Baktım da bu hafta bayağı bir güzel geçmiş benim açımdan. Eğer Contagion'u tutarsan, diğerlerine de bak derim.

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...