30 Aralık 2010 Perşembe

Extraordinary Measures (2010) - Azmin Elinden Ne Kaçmış Ki!!?


Bu kardeşiniz -hala- adam akıllı Indiana Jones serisini izlemiş değil. Çok küçükken televizyonda yayınlandığı dönem 2-3 baktığımı hatırlıyorum, tabii izledim diyemiyorum bu sebeple. Harrison Ford sevgim sağlamdır ama. Kung Fu serisi olsun, Blade Runner filmi olsun yeteri kadar sevmemi sağlamıştır Harri'yi. Zaten o oynamasaydı sanırım filmi izlemezdim.

Harrison Ford oynuyorken bile filmle ilgili oluşmuş algım son derece kötüydü aslında. Filmin 3. belki de 4. sınıf bir drama olduğunu düşünüyordum. Bu algının üstüne filmin başrol koltuğunda, kariyerinin nereye doğru gittiğini kestiremediğim Brendan Fraser de olunca, filmi tek izleme sebebimi kaderimde olduğu inancına bağlıyorum. Yoksa gerçekten çok kötü elektrik almıştım filmden.

Ama film daha ilk dakikadan pür dikkat kesilmemi sağladı. Zira film gerçek yaşamdan uyarlanmıştı. En sevdiğim türdür bu. Bir elimizde yaşanmışlık, diğer elimizde istediğimiz kadar abartabilme imkanımız. Daha ne olsun, güzel bir senaryo için değil mi!?

Hatırlatmaya gerek duymuyorum spoilersiz yazdığımı. Hatta konuya dahi girmiyorum filmlerle ilgili ama bu filmde en azından ilk dakikalarda hemen belli olan konuyu söylemem lazım. Film, tedavisi olmayan ölümcül genetik hastalığa yakalanmış çocukları olan bir ailenin azmini ele alıyor. Sırf bu açıdan kesinlikle izlenmesi gerekiyor diye düşünüyorum.

Umutsuzluk üzerine bayağı kafa yorduğum mevzulardan biri. İnsan doğasına hem bu kadar yakın hem de bu kadar uzak ikinci bir kavram var mı acaba? Bazen karşımıza 2-3 kıytırık çevresel etken dikildiğinde hemen pes ederken, bazen tüm dünya karşımıza dikilse bile dönmeyiz davamızdan. Bu iki zıt ''bazenliği'' aynı insanoğlu yapabiliyor. Çelişki gibi görünse de kesinlikle değil. Bunu sağlayan yegane değişmez değişken, anı yakalama becerisi ve o an yakalanan duyguyu hayatınıza hakim kılma özelliği. Filmi izleyenlerin çoğu başarı sürecine takılacaktır ama bence diğer her şeyde olduğu gibi bu hikayenin de çıkış noktasına konsantre olunmalı. Daha çok konuşursam yazı incelemeye dönecek. Onun için burada bırakayım. Zaten izlediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Senaryosu olsun, oyunculukları olsun gayet tatmin edici. Hikayenin vuruculuğu da eklenince bunlara, tavsiye etmek zorunda kalıyorum. Dikkat: küçük kızı yemek isteyebilirsiniz :)

İzleyin efendim...

3 yorum:

  1. Biraz daha konuşsaydın süper olurdu:) 'Zira' kesmedi :P

    YanıtlaSil
  2. @melek
    yavv o zaman da film yazısı olmaktan çıkıyor :)

    YanıtlaSil
  3. Olsun olsun olsun:P.. Eline, diline ve tabii ki Gözüne sağlık:) Tükenmez Kalem Persfektifi! Unutmayacağım. Sağolasın...

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...