20 Şubat 2012 Pazartesi

The New World (2005) - Terrence Malick (Nokta)

Filmle ilgili söylenebilecek tek bir şey var; Terrence Malick. Başka birkaç şey de söylenebilir ve o birkaç şey külliyatlar kadar da olmalıdır ama hepsini toplasan bile Terrence Malick'ten bağımsız hiçbir şey ifade etmeyeceklerdir. Bu abiye inanılmaz tavım. The Tree of Life'ye kadar izlememiş olmama mı yanayım, daha önceden yanmamama mı yanayım kaldım arada. Uçurumdan ara bu. Düşemiy
orsun da! Kalmaya devam ediyorsun arada!

Filme ne yazsam ki... Çok içli, çok dışlı, çok çoklu bir film. Her şeyi geçtim bir insan bu kadar hoş(!) bir şeyi nasıl çeker? Belki biraz da loş! Gerçekten anlamlandıramıyorum. Çok feci vuruldum Terrence Malick'e, öyle böyle değil. Hani keşke abim, dayım, amcam filan olaydı. Şöyle beraber olmaya çalışmadan beraber vakit geçirebilseydik. O konuşmasaydı, ben de konuşmasını beklemeseydim. Ve geçirmediğimiz vaktin ziyanlığına dair içimde herhangi bir pişmanlık belirtisi hissetmeseydim. Ve ölseydik...

Şiir gibi bile denemeyecek bir naiflik varmış. O da gitmiş Terrence Malick'in ruhuna musallat olmuş. Durum budur! Elemanın çektiği her şeye şimdiden (henüz çektiği tüm filmleri izlemedim) kefilim. Lakin kefil isteyenlerde şart ararım :) Bazı izleyenler için vakit kaybı olacaktır The New World. 171 dakikalarının çalındığını söyleyeceklerdir. Bu söylemlerin hepsinin altına imza atarım. Zira film herkese hitap etmiyor. İzlemek için, biraz da olsa içinize doğru yolculuk yapmış olmanız lazım filmden bir süre önce. Ama bu 'bir süre' kısa olmamalı. O iç yolculuğun ganimetlerini aklınıza, fikrinize, yüreğinize iyice yedirmek için yeterli uzunlukta olmalı. Sevecek olanlara da bir şey demiyorum. Zaten sevecek olanın kaderinde vardır bu film. İlla bir gün gelecektir bu filmi izleyeceği an. Daha da demeyelim bu mevzuyla ilgili. Sinemada kadercilik pek sevilmez :D

Böyle dedik ama hakkçılığı da zayi etmeyelim filme duyduğumuz sempatimizden. The New World çok güzel, çok hoş, narin ve de hazin bir film. Ama kesinlikle bir The Tree of Life değil. En iyi ihtimalle, uzaklardan görebilecek kadar yakındır The Tree of Life'ye. Her iki filmle ilgili de ahkam kesmek istemem ama tüm doluluğuna rağmen The New World, çok ama çok gerisinde Hayat Ağacı'nın. Aralarında uçurumdan bir fark var. Sadece uçurumdan olsa yine fazla vurgu yapılmaz bu farka. Lakin o farkı var eden şey, felsefi söylem. Hal böyle olunca fark büyüyor, büyüyor ve büyüyor gözünüzde. Buna değinmemdeki tek sebep, The Tree of Life'ye olan saygıma vurgu yapmak. Yine bir defa daha söylemiş olalım; The New World'den bir şey götürmüyor bu söylem farkı. Aksine bir şeyler bile katıyor benim nazarımda.

Sonuç itibariyle izlediğim için kendimi şanslı saydığım filmler artık bir fazla sayıdalar. Çok şey söylenmez bu filme. İzlenir sadece, sonra bir daha izlenir... Son zamanların en dolu, dopdolu 7'lerinden birini veriyorum. İzleyenlerden olunuz!

7+ / 10

Not: Ne enfes müziklerine, ne birbirinden başarılı performanslara imza atan ünlü oyuncularına ne de çoğumuzun bildiği bir hikayenin nasıl ustaca ve farklı ele alındığına değinmedim farkındaysanız. Cidden gereksiz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...