18 Ekim 2012 Perşembe

As Good as It Gets (1997) & The Painted Veil (2006)


Obsesif kompülsif. Hayatımda saygın yeri olan sendrom(!)lardan. Her insanda olduğu kadar var bende de. Ama fazlasıyla barışığım kendileriyle. Zaten basit şeyler ama böyle bir şeye sahip olmanın garip bir hazzı peydah olmuş durumda bünyede. Öyle :)

Filmimizin asıl kahramanının da en belirgin özelliği bu tür bir kişiliğe sahip olması. Zaten film de bu kişiliğin devinimi üzerine kurulu. Jack Nicholson öyle bir can vermiş ki karaktere, kızılıyor, seviliyor, yüzüne bakılmak istenmiyor, bağrına basılası hale geliyor vs vs. Her türden duyguyu yaşatıyor 139 dakika boyunca. Büyük oyuncu tanımı içine gerçekten hak ederek giren sayılı aktörlerden biri olunca insan, bunları yapması kolay tabi :)

Aynı şekilde Helen Hunt da enfes bir performans sergilemiş. Bu tür rollere zaten aşina idi ablamız o yıllarda. Hatta 90'ların ikinci yarısından sonra sadece böyle rollerde oynadı desek yanılmış olmayız. Bu filmle de zirve yapmış ve oscarı hak ederek almış. Kutluyoruz.

Hayata dair çok hoş filmler kategorimde yer bulmuş durumda As Good as It Gets. İzleyip de sevmeyecek, iyi vakit geçirmeyecek sinemasever yoktur veya çok cüzi bir sayıdadır sanıyorum. Böyle de önermiş olayım.

Yukarı tamamlamamak haksızlık olur diye düşünüyorum;

As Good as It Gets (1997) 7 / 10




Sonuçları itibariyle bazı filmler çok nettir, bazıları değildir. Evet böyle ama bu kadar arada olarak algıladığım filmlerin sayısı çok az. Hikaye ve anlatılmak istenen şey çok düz gibi algılanıyor ilkin. İçeriğine girmiyorum ama her izleyen açısından çok basit algılanacak bir konu var. Ama işleniş olsun, işlerken kullanılan müzikler olsun, oyunculuklar olsun insanı arada bırakıyor. Vasat diyecekken durduruyor insanı, biraz daha düşünmeye sevk ediyor tüm filmi. Düşündükçe farklı güzellikler çıkıyor vs vs.

Film, bir romandan uyarlanmış durumda. Daha öncekileri izlemiş değilim ama her daim aklımda idiler. Artık izlemem sanırım bundan sonra. Zira bu hikayenin daha iyi işlenecek olması az bir ihtimal.

Tarih ve dram türlerini sadece aşk mevzusunun çevresinde birleştiren filmleri sevenler varsa öneririm The Painted Veil'i. Değişimler, değişmeyişler, kararsız kalışlar, yanlış tercihler, idealistlikler, ikinci şanslar, yeni şansları değerlendirişler, aşkı buluşlar, yanılışlar vs vs. Film yavan gibi dursa da altta yatan mevzu sayısı bir hayli fazla.

Edward abi her daim oynuyor. Yine oynamış. Naomi Watts da iyi gibi. Olmuş yani film. Sevdim ben. Müziklere ayrıca dikkat. Üste tamamlatan müzikler var.

The Painted Veil (2006) 6+ / 10

2 yorum:

  1. Jack Nicholson benim için kimseyle kıyaslanamayaak kadar iyi bir oyuncu.Böyle görünce yeniden izlemek istedim, en yakın zamand:)

    YanıtlaSil
  2. Haciko'yu çok sevmiştim. Red Dog'la benzer dedin, hemen attık listeye.

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...