16 Ekim 2012 Salı
Uzun Hikaye - Bulgaryalı Ali Rises. Evet.
Şu anki yazdığım satırların yerinde daha farklı şeyler olacaktı ey Arkadaş. Mustafa Kutlu'nun Uzun Hikaye'sini çok seven biri olarak, filmi sabırsızlıkla bekliyordum. 12 Ekim'de filme gidecek ve üzerine uzun uzun yazacaktım. Geçmiş zamanların o geçmişliğinin arasında sıkışıp kalmış masumiyetlerden girip, günümüz modernizminin çıkış noktalarının nerelerden neşvünema bulduğuna kadar pek çok şeye değindiğim bir yazı planlıyordum kafamda.
Olmadı sayın Arkadaş. Büyük bir sebebi yok ama kitabın çağrıştırdığı o güzelim duygular filmle beraber kirlendi. En hafif ifadeyle soldu o güzelim renk! Önce kitabın kapağı değişti film vizyona bile girmeden. Filmden bir kare ile hem de! Sonra filmin galasındaki o "klasik" "modern mi modern" gece yaşandı. Koptum tabi filmden. Artık sabırsızlıkla beklemedim o andan sonra. Ama hala bir tarafım merak ediyordu. Artık son elde kalan tutanak olarak Feride'ye kaldımdı. Ama o da değişmişti. Kitaptaki Ayla ile yer değiştirmişlerdi ve daha "modern" bir şekle bürünmüştü. Daha da açmayacağım bu mevzuyu, ki yeteri kadar "açılmış" filmde. Bence yeterli. Aferim!
Öyle işte Arkadaş, gün geliyor güvendiğin dağlarda kar görüyorsun. Normalde kar ile bir alıp veremediğin olmasa da, tüm aklığına rağmen koyuyor yüreğine bir tutam al! Kara yine de küsmüyorsun ama Mustafa Kutlu'lar ile artık eski rabıtanı koruyamıyorsun. Hemen not düşmüş olayım, kapağı değiştirmek kendi fikri diye duydum. Gerçi fark etmez, yayınevi bile teklif etse idi çok keskin bir şekilde reddetmeliydi. Karakterlerine sahip çıkmalıydı vs vs. Yolu açık olsun...
Filme de not düşmüş olalım ucundan. Bence güzel bir film. Ali'yi zaman zaman modern zamanların usta bir ozanına (Köroğlumsu) döndüren o kasıntı didaktik dil dışında anlatım iyiydi. Benim için ara sıra hatırlanıp duygulanacak, hoş bir film.
Tuğçe Kazaz olayına girmiyorum. Filmde oyuncu seçimi olarak felaket olan tek tercih. Hani git Belediye Başkanı'nı oynat ama Munire'yi oynatma lütfen o kızcağıza. Anlamadım bu tercihin sebebini. Anlayacak gibi de değilim. Osman Sınav'ın işleri deyip geçelim, ne yapalım...
Bir de Ushan Çakır gitmemiş sanki o narin karaktere. Çok donuk bir hava katmış. Bunun sebebi anlaşılabilir ama zoraki bir çıkarım olacaktır sanıyorum. O sebeple o seçimi de tutmadığımı belirtmiş olayım.
Sonuç olarak kitap ile alakalı mevzularda kötü, ortadan bakıldığında güzel bir film Uzun Hikaye. Kenan İmirzalioğlu hayatının rolünü oynamış diyebilirim. Sırf onu izlemek için bile gidilir filme. Ali gibi karakterler çok uzaklar bize. Sırf o uzağı yakın kılmış olması bile yeter. Çok muazzam, süper, felaket oynamış. Çok güzel :)
İlk hafta sonu itibariyle 90 bin kişi izlemiş filmi. Az geldi. Bence gidin yine de...
Etiketler:
2012,
Film,
Film Yazısı,
Sinema,
Türkiye Sineması,
Uzun Hikaye
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
ben sevdim 'filmdeki münireye' rağmen. Sonu güzel bağlanmış. Kitap okunup izlenmeli bence, daha bi vurucu oluyor sanki.
YanıtlaSilBu arada yazının başlıkı beni çook güldürdü be Arkadaş! ;)
Kitabını henüz okuma fırsatı bulamadım ama fragmanlar sebebiyle izlemek için sabırsızlandığım bir film... Sadece Tuğçe Kazaz mevzusunda içim hiç rahat değil. O kızın rollerini hep donuk buluyorum. (Bknz: Son Yaz dizisindeki rolü.) Ama film izleme listemde.
YanıtlaSilKitap kapağını rezil etme konusuna hiç girmeyeceğim. Kitabı almadan hayal kırıklığı.. Şimdi orjinal kapaklı baskısını arar dururum..