14 Temmuz 2012 Cumartesi

Frida (2002) & Barfly (1987)


20. yüzyılın tartışmasız en okkalı ressamlarından biri Frida Kahlo. Filmin uyarlandığı kitabı zamanında özet olarak olsa da okumuştum. Ki bu ortaokul yıllarıma denk geliyor. O zamandan beri acı dendiğinde aklıma ilk gelen insanlardan olmuştur bu ablamız; insan acılarında yalnızdır / yalnızdır insan acılarında / acılarında yalnızdır insan. Böyledir.

Filmi izlememiştim kitabı okudum diye ama Salma Hayek resmen coşmuş. Daha iyi bir Frida Kahlo performansı hayal edemiyorum şuan itibariyle. Zihnimde beliren o mazo ablayla neredeyse birebir bir şey koymuş ortaya. Enfes diyelim geçelim.

Canlı renk kullanımı konusunda istemsizce zorundalık hissetmiş gibime geldi Julie Taymor. Belki tek eleştirim bu yönde olabilir yönetmene. Gerçi sırf bu yüzden aldığı olumlu eleştirileri de hatırlıyor gibiyim. Gerçi resim üzerine, tablolarla bezeli bir filmse söz konusu yapım, bu olay zorunda olmalı zaten. Ama bana biraz sentetik geldi ve Meksika'nın o doğal rengarenkliğine halel getirdi zihnimde.

Sonuç olarak izlenesi filmlerden olmuş diyebilirim kolaylıkla. 2 saat haliyle kısa oluyor bu tip filmlere. O sebeple her şeyi mazur görüyoruz ve sevdiğimizi belirterek puanını veriyoruz;

Frida (2002) 6+ / 10




Charles Bukowski'ye olan uzaklığımdan dolayı bir türlü izleme isteği üretemediğim filmlerdendi Barfly. Ama tabii serde sinema sevdası var. Bir şekilde yıllarca ertelense de, bazı filmler illa ki izleniyor bir müddet sonra. Bu açıdan da kalıcı bir iz bırakmış oldu Barfly.

Charles Bukowski'yi bilen bilir girmeyelim detayına. Sevebileceğim insan tiplerinden olmamasının yanında gıcıklayan bir nihilizmi vardır. Eli böylesine kalem tutabilen insanların ciddi nihilist olmaları gerekliliği inancımı desteklediği için az biraz saygı duyarım ama onun dışında özel yaşantısından ve belki nihilistliğini abarttığı için sevemiyor bulurum kendimi.

Film de tam olarak bu tonlarda imiş meğer. Mickey Rourke ve Faye Dunaway ikilisinin canlandırdıkları karakterler, tam olarak bu tonda yazılmış bir senaryoya daha da katkıda bulunmuş. Ortaya da yer yer çok leziz ama sonuç olarak yine sevmemi zorlaştıracak bir söylem koymuş. Zaten Mickey Rourke de filmde Bukowski'yi canlandırır.

Ben genel olarak beğendim. Oyunculuklar ve replik olarak üst düzeye aday diyebilirim. Ve Mickey Rourke'nin performansına ayrıca vurgu yapasım var ama iyi yönde mi kötü yönde mi olur bu vurgu bilemiyorum. Abartılı, çok abartılı oynamış. Hem sempatik hem antipatik bir performans olmuş. Bilemiyorum :)

Factotum bekler beni :)

Barfly (1987) 6 / 10

1 yorum:

  1. Bukowski'den ben de nefret ediyorum. Bu tip insanlar edebiyatçı olmasınlar lütfen :) Filmi merak ettim, bakıyorum hemen :)

    Yeni sisteme geçtin sanırım. Güzel olmuş böyle ;)

    YanıtlaSil

Yorumunuz blog sahibinin onayından sonra yayınlanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...